İMO Bursa Şubesi tarafından 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 23’üncü yıl dönümünü anmak ve deprem gerçeğini hatırlatmak için bir dizi etkinlik düzenlendi. Şube Konferans Salonunda gerçekleştirilen “Bursa’da Deprem Gerçeği Paneli”nde akademik bakış açısı ile kentin depreme ne kadar hazır olduğu ele alındı. Panele, İMO Bursa Şube Başkanı Ülkü Küçükkayalar, Yönetim Kurulu Üyeleri ve davetliler katıldı.
Bursa Uludağ Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Livaoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde Bursa Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eyübhan Avcı, Eskişehir Teknik Üniversitesi Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsü Dr. Öğretim Üyesi Muammer Tün, geoteknik ve jeofizik bilimleri açısından Bursa’nın depremselliğini değerlendirdiler.
Açılış konuşmasını gerçekleştiren İMO Bursa Şube Yönetim Kurulu Başkanı Ülkü Küçükkayalar, Marmara Depremi’nin yıl dönümünde, akademik bakış açısıyla kentin durumunu gözler önüne sermenin değerli olduğunu belirterek, panelden çıkacak sonuçların ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının faydalanabilecekleri şekilde hazırlanıp sunulacağını söyledi.
TÜN: BURSA’DA TAŞ TAŞ ÜSTÜNDE BIRAKMAYAN FAY HATTI YERİNDE
Ardından ilk sunumu gerçekleştiren Eskişehir Teknik Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Muammer Tün, Bursa’nın tektonik ve jeofizik açıdan ne durumda olduğunu, AFAD ile birlikte yürütülen çalışmalarını anlattı. Bursa ve çevresinde diri fay hatları ile ilgili araştırmalar yürüttüklerini kaydeden Tün, Bursa’daki en büyük sismik tehlike Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun en güney kolu, Bursa 1855 yılında yaşanan deprem Hasanağa’dan başlayan ve Kestel’e uzanan noktada taş taş üstünde kalmamış. Ağır yıkımlar olmuş. Bu hasarı meydana getiren fay MTA Diri Fay Haritasında yok. Bunun ile araştırmalar geçmişten günümüze yapılmış. Biz de bu bulgulardan yola çıkarak çalışmalar yaptık. 2020 yılında Ankara Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi ve Eskişehir Üniversitesi işbirliğinde AFAD ve Yerel Yönetimlerin katkılarıyla saha çalışmaları yaptık. Bu fay hattının yerinde olduğunu tespit ettik” dedi.
TÜN: RİSK YÖNETİMİ AŞAMASINDA ÖLÜ TOPRAĞI SERİLMİŞ BİR COĞRAFYA GİBİYİZ
Bu fay hattının belirlenip yapıların buna göre tasarlanmasının önemli olduğunu vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Tün, “Risk yönetimi aşamasında harcadığımız emek, kaynak, kriz anındaki harcayacağımız 7 birimlik kaynağın içinden 1 birim ediyor. Ama risk yönetimi aşamasında ölü toprağı serilmiş bir coğrafya gibiyiz. Biz o bir birimi istiyoruz bunun için kaybedecek bir saniyemiz yok. Krizde 7 birimin karşılamayacağı can kayıpları yaşayabiliriz. Örneğin tespit edilen fay hattı Acemlerdeki köprünün altından geçiyor. Köprüler bir afet anında can damarı özelliği yaşıyor ulaşım için kritik. O köprü ayakta kalmazsa Bursa’nın can damarlarından birisi kesilecek. Bursa’da deprem tehlikesi var mı? Bazı araştırmacılara göre 2 bin yıl deprem olmayacak, Bazı araştırmacılara göre her an 7 büyüklüğünde deprem olabilir. Bursa bir havza bu nedenle çevresindeki fay hatlarının da ciddi bir yer tepkisi etkisi olacak. Biz neye göre risk yönetimi yapmalıyız bu gün 7 büyüklüğünde deprem olacakmış gibi risk yönetimi yapmalıyız” diye konuştu.
Deprem tehlikesi yüksek illerde verilerin bir an önce hazırlanması gerektiğini ifade eden Tün, dirençli binalar ve dirençli yapılar için hep birlikte çalışmaya davet etti.
AVCI: ZEMİN İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMELER ES GEÇİLİYOR
Bursa Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eyübhan Avcı, Bursa’nın zemin yapısı ile ilgili bilgilendirmelerde bulundu. Kentin detaylı bir zemin haritasını oluşturmak için çalışmalar başlattıklarını anlatan Avcı, kentsel dönüşüm ve yeni yapılar için yol haritası olabilecek çalışmalar yürüttüklerini kaydetti. Bursa’da deprem durumunda sıkıntılı olan zemin özellikleri olduğunu dile getiren Avcı, kentin sıvılaşabilir ve yumuşak kil zeminine sahip olduğunu vurguladı.
Doç. Dr. Eyübhan Avcı, eğimli arazilerde ve düz yüzeylerde sıvılaşabilecek bir zemine sahip Bursa’nın özellikle eski yapılarında, 99 öncesi yapılarında zemin iyileştirmeleri yapılmadığı için risk olduğunu belirterek, “Eski yapılarımızın durumu nedir? Bununla ilgili çok büyük belirsizlik var. Zeminle ilgili değerlendirmeler es geçiliyor. Yapı sıvılaşabilir bir zonun üzerine oturduysa ne yapılacak? Üst yapının da performansı kötüyse deprem anında kaçınılmaz bir hasar oluşturacaktır” dedi.
AVCI: SADECE ÜST YAPININ DEĞİL ZEMİNİNDE İYİ TASARLANMASI GEREKLİ
1964’te Japonya Niigata’da meydana gelen depremden örnekler veren Doç. Dr. Avcı, sıvılaşmanın yaşandığı zeminlerde üst yapılarında iyi durumda olmadığı düşünüldüğünde hasar ve kayıpların artacağına dikkat çekti. Bursa’nın sıvılaşabilecek bir zemine ve güvensiz üst yapılara sahip olduğunu hatırlattı. Avcı, üst yapıların tasarımı için günümüzde belirli bir yol alındığını ifade ederek şunları söyledi:
“Sadece üst yapının değil zemininde iyi tasarlanması gerekli. Bursa eğimli araziler üzerine kurulu ve çok sayıda istinat duvarı var. Uygulamalar doğru yapılmazsa bir deprem anında yıkılması söz konusu. Yamaç molozunun üzerine yapılmış yapılarımız var. Deprem anında sıvılaşma ile birlikte heyelanlar artabilir. Bu nedenle detaylı zemin haritasının çıkartılması gerekli, üst yapının iyi tasarlanması yeterli değil zemine de hakim olmanız gerekli. Bursa’nın zemin haritasının oluşturulması için çalışmalar başlattık. Ankara Yolu’nun üst kısmında kalan Hürriyet Mahallesi’nden Gürsu’ya kadar Osmangazi - Yıldırım Belediyesi ve Büyükşehir Belediyesi’nin katkıları ile zemin haritalarını oluşturmaya başladık. Yeni yönetmelik ile yeni yapılarda iyileştirmeler yapılıyor ama kaçak yapılarda zemin ile ilgili problem olursa ne olur bunu görmek istedik. Çalışma sonunda bunu kentin geneline yaymak istiyoruz. Haritayı çıkarttıktan sonra geliştirdiğimiz bor temelli bir malzeme ile zemin iyileştirmeyi sağlamak istiyoruz. Bu malzeme zemin içindeki boşluklara yerleşiyor zemini katı bir kütle haline getirip sıvılaşmayı önlüyor. Maliyet iyileştirme için önemli bu nedenle ekonomik bir çözüm üretmeye çalıştık ayrıca çevre dostu doğal madenlerden elde edildiği için yer altı suyuna karıştığında tehlike oluşturmayacak.”
LİVAOĞLU: BURSA DEPREMDEN KORKMALI
Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Livaoğlu, araştırmaları süren Bursa’daki fay hattı ile ilgili değerlendirmede bulunarak, “Bir fayın fay sayılabilmesi için MTA’nın haritasına girmesi gerekli Muammer Tün hocamızın araştırdığı fay hattı MTA’nın haritasında olması gerekli. Bu araştırma yapılarımızın tasarımı için önemli mevcut risklerin içine bir risk daha konulmuş olacak. Marmara’da oluşan faylanma nedeniyle de Bursa tehlike altında, hep İstanbul’u konuşuyoruz ama Bursa daha büyük tehlike altında. Bursa depremden korkmalı” şeklinde konuştu.
LİVAOĞLU: DEPREME HAZIRLIK KONUSUNDA SORUN UYGULAMADA
‘Riski oluşturan şeyler insanların yaptıkları ürünler, depremin neden olduğunu biliyoruz ama insan unsurunun devreye girmesiyle depremde kayıplar yaşıyoruz’ diyen Prof. Dr. Livaoğlu şöyle devam etti:
Biz önlem almadığımız için ekonomik kayıplar yaşıyoruz. Tehlike var olduğunu depremden sonra görüyoruz. Depremden önce görmediğimiz için bu tehlikeleri fark edemiyoruz. Fay sistemleri üzerindeki depremleri, neler yaşandığını görüyoruz mühendislik açısından ne yaptık? derseniz. Belge üzerinde güzel şeyler yaptık. 1945 yılından 2018 yılına kadar deprem haritalarına baktığımızda büyük farklılık yok. Araştırmalar yapıldıkça tehlike haritaları geliştirildi. Ana tehlikeleri biliyoruz ama bizim problemimiz uygulamada. 1972 yönetmeliğine göre yapılmış bir yapının 99 depremini ayakta atlatması mümkün. Bizim hatamız uygulamada. Yapının yönetmeliğe uygun yapılıp yapılmadığında. Yazılı metinde sorunumuz yok, uygulamada ve uygulamaların denetlenmesinde sorunlar var. Türkiye’de insanların en yoğun yaşadığı bölgelerde yaşıyoruz. Peki Bursa’da durum ne? Bir öğrencimiz tez aşamasında 2018 yılında Kentsel dönüşüme başvurmuş 2 bin 244 yapının içinden rastgele seçilmiş 500 adet yapı üzerindeki istatistikleri araştırdı. Osmangazi- Yıldırım- Nilüfer’den rastgele seçilen yapılardan 303’ü Nilüfer’deydi. Seçilen yapıların yüzde 55’inin ruhsatı var, yüzde 35’i kaçak, yüzde 10’u projeye uygun yapılmış. Yapım yılına göre baktığımızda yapıların en yoğun tekabül ettiği yıllar 94 ile 98 arası aslında nispeten yeni yapılar. Kat yükseklikleri çoğunun 5 katlı. Zemin etüt raporları ile dosyadaki yapıların beyan edilmiş zemin sınıflarına ne kadar uyduğuna baktık. Çoğu uygun değil. Projelerin beton basınçlarını ve donatı sınıflarını, oranlarını incelendiğinde yılların bize bir şey öğretmediğini görüyoruz.”
Livaoğlu, durum değerlendirmesinin ardından 2018 yılında çıkan Deprem Yönetmeliği ile gelen yenilikleri aktardı.
Panel, İMO Bursa Şube Yönetim Kurulu Başkanı Ülkü Küçükkayalar’ın akademisyenlere teşekkür plaketlerini sunmasıyla son buldu.