Haber: N. Nuri Yavuz
Salgın ve iklim değişikliğine bağlı yaşanan yangın, sel, heyelan, kuraklık gibi afetler ile rahatsız edici boyuta erişen hava ve su kirliliği, kitlesel manada çevreye dair bir farkındalık oluşturmuş gibi görünüyor. Kamu idareleri, sivil toplum kuruluşları ve medya hemen her dönemde çevreye ilişkin bir konuyu gündeme taşıyor. Fakat oluşan farkındalığın, tüm taraflarca somut adımlara dönüşüp dönüşmediği tartışmalı başlıklar arasında yer alıyor. Kamu, bir takım yasal düzenleme ve politikalarla çevre konusunda varlığını ve ağırlığını hissettirmeye çalışsa da birbiriyle çelişen uygulamalar göze çarpıyor. Öte yandan sanayicilerce gündeme taşınan çevre konusunun, salt doğayı korumaya yönelik bir farkındalık, insani sorumluluklar ve kendini ıslah etme çabasından ziyade ticari kaygılar bağlamında ele alındığı görünüyor. Bilhassa Avrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakatı kapsamında ticarette ağırlığı hissedilen yeşil kurallar silsilesi, sanayicilerin çevre hassasiyetinin ana belirleyicisi olarak öne çıkıyor. Çevre farkındalığından çok çevre istismarı yaşanıyor. Çevrecilik adına oluşturulan duyarlılık, bir takım çıkar ve menfaat ağlarına takılıyor.
ORTAK AÇIKLAMA
Bursa İş kadınları ve Yöneticileri Derneği (BUİKAD) ile Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (BUSİAD) sürdürülebilirliğe dikkat çekmek için geçen hafta ortak basın toplantısı düzenledi.
Türkiye Limit Aşım Günü nedeniyle düzenlenen etkinlik, Bir kişinin 1 yıl içinde kullanabileceği ekolojik hakların ne zaman tükendiğini gösteren limit aşımının geçen yıl Türkiye için hesaplanan 22 Haziran tarihinde gerçekleştirildi.
İSTEKLER ARTIYOR
Toplantıda konuşan BUİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eroğlu, “Zaman hızla akıp giderken bir yandan da dünyanın kaynaklarını tüketmek ile ilgili insanoğlunun istekleri, beklentileri her geçen gün artıyor. Bizler doğanın dengesini bozdukça, doğa bozulan dengesini ve sınırlarını koruyacak şekilde davranıyor” dedi.
EKOLOJİK KARNE KIRIK
“İnsanoğlu aslında bu tüketim ve üretim şekliyle dünyadan alması gerekeni fazlasıyla aldı ve her geçen gün dünyaya olan borcu artıyor. Bunun farkındalığı için hazırlanan ekolojik karne ise her geçen gün daha da kötü oluyor” diyen Eroğlu, şöyle devam etti:
“Her yıl bunu gösteren, ekolojik karnemizi gözler önüne seren sembolik bir tarih var aslında: Dünya Limit Aşımı Günü. Yani Türkiye için bugün. Bu tarih dünyamız için 28 Temmuz iken, bizim ülkemizde maalesef daha da erken bize tanınan ekolojik hakları kullanıyoruz. Bizler BUİKAD olarak üyelerimizle yaptığımız anketler sonucunda dernek üyelerimizin ortalama aşım günü maalesef nisanın ortası çıktı. Henüz 4. Ay bitmeden tüketiyoruz kaynaklarımızı. Bu durum bize alışkanlıklarımızı, iş yapış biçimlerimizi değiştirmemiz gerektiği ile ilgili çok net mesaj veriyor. 1970’ler de bu tarihin aralık ayı olduğunu da değişen yaşam standartlarımızın bir göstergesi.”
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VURGUSU
Eroğlu sürdürülebilirlik adına yaptıkları çalışmalar hakkında da bilgiler vererek, BUİKAD olarak yayınladıkları Sürdürülebilirlik Manifestosu ile bu konudaki öncü ve lider rollerine sahiplendiklerini söyledi. Eroğlu, “Sürdürülebilirlik konusunda, kadın güçlenirse Türkiye güçlenir yaklaşımını, yolumuza ışık edip, kadının iş yaşamında daha etkin olmasını sağlayarak, gelecek nesiller için yaşanabilir bir doğa, sağlıklı ve sürdürülebilir gıda, eşit ve adaletli bir toplum ve sağlıklı bir ekonomik düzen bırakabilmek adına çalışmalar yapıyoruz ve yapacağız” dedi.
SORUMLU TÜKETİM
Net sıfır ve döngüsel ekonomi kavramlarının da tüm üyeleri tarafından sahiplenilmesinin de öncelikleri arasında olduğunu kaydeden Eroğlu, “İş kadınları olarak üretmek, ekonomiye değer sağlamak zorundayız bunu biliyoruz ama bunu yaparken de dünyanın ekolojik sınırlarına, gelecek nesillerin beklentilerine saygı duyarak yapmamız gerektiğinin de farkındayız. BUIKAD ve BUSIAD olarak; Sürdürülebilir Kalkınma Amacı 12 numaralı başlık olan Sorumlu Üretim ve Tüketim ve ayrıca Sürdürülebilir Kalkınma Amacı 17 numaralı başlık olan Amaçlar için Ortaklıklar hedeflerini kendimize kılavuz seçtik. Bu doğrultuda güç birliği oluşturmak adına Dünya ve Türkiye Aşım Gününe dikkat çekmek, bu konuda farkındalık yaratmak, eyleme dönüşecek aksiyonları birlikte belirlemek ve daha fazla gelecek nesillere borçlanmamak adına bir araya geldik” diye konuştu.
YENİ ÇALIŞMA KÜLTÜRÜ
Eroğlu’nun ardından konuşan BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar ise, öncelikli adımlarının farkındalık oluşturmak olduğunu söyleyerek sözlerine başladı. “Pandemi ile birlikte yeni bir çalışma kültürümüz oluştu. Evlerimiz de yani yaşam alanlarımız da çalışma alanlarımız artık. Dolayısıyla dünyamızın her yeri bizim hem çalışma ve hem de yaşam alanımız” diyen Küçükkayalar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hal böyle olunca, iş romantik bir çevreci anlayışın ötesine geçiyor. Üretim ve tüketim anlayışımızı değiştirmemiz gerekiyor. Bu dünyanın tek sahibi olmadığımız gibi, gidecek başka bir evimiz ya da başka bir iş yerimiz de yok. Kaynaklarımızı tüketmek, aslında bir anlamda kendimizi tüketmek oluyor. Geçmişimize bakıp, günümüzü değerlendirip, geleceğimize yönelik öngörülerde bulunursak bunun hiç de öyle çok uzaklarda bir kara bulut olmadığını da görürüz. Kıt kaynaklar ve sonsuz istekleri yönetme bilimi değil midir iktisat? Hepimiz iktisadi faaliyetler yaptığımıza göre, kıt kaynakları, sonsuz ihtiyaçları da gözeterek yönetmek zorundayız. Bir yandan gereksinimlerimizi sınırlandıracağız diğer yandan da kaynaklarımızı daha verimli kullanacağız.”
DİJİTALLEŞME AVANTAJI
Küçükkayalar, bunu yaparken de bilimden, teknolojiden, dijital dönüşümden yararlanacaklarını ifade ederek, “Dijitalleşmenin verimi artıracağını biliyoruz. Ayrıca dijitalleşme insani hataları da azaltacak. Dijitalleşme sayesinde dünyamız kaynaklarını daha az tüketmenin yollarını bulacağız. Avrupa Yeşil Mutabakatı etkisiyle de daha fazla karbon salımı yapmadan üretim olanağını oluşturacağız” dedi.
EKOLOJİK DENGE
“Yaşamımızı bir terazi olarak yorumlarsak ‘Ekolojik Ayak İzi’mizin diğer kefesinde ‘Biyolojik Kapasite’miz yer alır. Biyolojik Kapasitemiz ile Ekolojik Ayak İzimizi her zaman dengede tutmak hem şahıslar hem de kurum ve kuruluşlar olarak temel hedefimiz olmalıdır” diyen Küçükkayalar, şöyle devam etti:
“Tüm bileşenleri ile birlikte ekolojik ayak izimize yönelik kapsamlı çalışmaların hem ülkemiz hem de Bursa’mız için düzenli olarak yapılmasında büyük yarar vardır. Evliya Çelebi’nin, ‘Velhasıl Bursa sudan ibarettir’ dediği günler mazide hoş bir seda olarak maalesef geride kaldı. Bursa, uzunca bir süredir, su sorunları yaşayan bir kent. Su öncelikli konularımız arasında yer almalıdır. Aslında Bursalılar olarak şanslı bir konumdayız. Bursa’mızın yüzde 45’i orman alanı… Ormanlar karbon emer, oksijen üretir ve su kaynaklarının da vatanıdır. Hedefimiz, sürekli dile getirdiğimiz tarım, turizm ve sanayi üçlü sacayağına eşdeğer özeni gösterip, su kaynaklarımızı koruyarak, orman alanlarımıza dokunmayarak, çevresel etkenleri de göz önünde bulundurarak ve özellikle gelecek nesillerimizi düşünerek gelişimimizi sağlamak olmalıdır. Bizler taşıdığımız sorumluluğumuzun bilinciyle üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Çalışmalarımız da sürdürülebilir bir ekonomik sistem arayışı üzerine. Başarılı olmamızın yolunun ise tüm Bursalı paydaşlar olarak ortak hedefler ve çalışma birliği içerisinde olmamızdan geçtiğini biliyoruz.”
Basın toplantısında, BUİKAD Sürdürülebilirlik Komitesi Üyesi Senem Tanju ile BUSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik ve Yeşil Bursa Komitesi Başkanı Osman Nemli de medya mensuplarıyla bilgilerini paylaştı.
AMAÇ FARKINDALIK
Toplantının soru cevap bölümünde Bursa’da yeraltı suyunun kullanımı bağlamında bu hafta manşetten duyurduğumuz veriler ışığında asıl tüketicinin sanayi olduğunu vurgulayan ve çevrenin korunmasına yönelik sanayicinin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesinin önemini belirten bir soru tarafımızdan iletildi. Başkan Küçükkayalar, soruya cevabında temel amaçlarının farkındalık oluşturmak olduğunu yineledi. Küçükkayalar, “Yaşanabilir bir Bursa, herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesiyle ancak mümkün olur. Kaynakları hep birlikte tüketiyoruz. Ve hep birlikte bu konuya önem vermemiz gerekiyor” dedi.
---
TARTIŞMA BAĞLAMI
Küçükkayalar’ın, bir sanayicinin olağan bakışını yansıtan sorumluluğu paylaşma mesajı, ‘kirleten öder’ kaidesi ile çelişmiyor mu? Doğal kaynakları en fazla tüketenler kimlerse en büyük adımları da onların atması gerekmez mi? Özellikle artık ticari zorunluklarla kendisine çeki düzen vermesi gereken sanayicinin, çevre konusundaki hassasiyeti aslında bir istismardan ibaret mi? Bir yandan ekolojik denge, çevre ve sürdürülebilirlik derken öte yandan asıl büyük kirleticiler ve doğal kaynak tüketicilerinin sözcülüğünü yapmak çelişkili bir tutum değil midir? Bu sorular ve tartışmaya dair görüşlerini paylaşacak tüm okurlarımızın cevaplarını yayınlamaktan mutluluk duyacağız.