Haber: N. Nuri Yavuz
Geçen hafta; 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla TÜGİAD Bursa Şube Başkanı Ahmet Parseker’in gönderdiği bir hediye, somuttan ziyade soyut anlamdaki zenginliğiyle içimi ısıttı. Şık bir paketin içinde bal, balmumundan mum, bal kolonyası, bal sabununun yanında iki küçük kart vardı. Biri, ‘tohum topu’ denen paketin içinde bulunan ceviz büyüklüğündeki topun ne işe yaradığını diğeri de ‘bilim kızı’ projesinin ne olduğunu anlatıyordu. İki küçük kart, yeterli sayılabilecek bilgileri içeriyordu ama yine de ‘bu sorumluluk duygusunun kaynağı kim?’ sorusuna yanıt bulmak gerekiyordu. Gösterdiği ince yaklaşım için teşekkür etmek üzere aradığım Başkan Parseker, ‘Apiray’ markası ve ‘Hande Civan’dan bahsetti. Bizi de merak duygusu, bu röportaja sürükledi ve Hande Civan ile sorumluluk duygusunu örnekledik.
Arı, arıcılık çok özel bir alan… Siz nasıl başladınız?Ailemiz, üç kuşaktır arıcılıkla uğraşıyor. Uzmanlıkları, arıcılık malzemesi üretimi. Bütün yatırımlar, malzeme üretimine odaklanmıştı. Fakat Türkiye’nin coğrafi yapısından dolayı sahip olduğu doğal zenginlikler, arı ürünlerini çok kıymetli hale getiriyor. Çünkü her mevsim arıcılık yapılan ve neredeyse bütün bal çeşitlerine rastlanan bir ülkeyiz. Toptan bal ticareti yapıyorduk ama biz de bir değer yaratalım ve marka olsun diye düşünerek faaliyet alanımızı arı ürünlerine kaydırdık. 1,5 yıl önce ‘Apiray’ adlı bir marka kurduk.
Ürünleriniz nelerdir?Arı sütü, polen, propolis ve bal üretiminin yanında Türkiye’nin farklı bölgelerinden bize üretim yapan arıcılarımız var. Hepsini bir çatı altında buluşturmak istedik. Yurtdışı fuarları da takip ediyoruz ve arı ürünleriyle ilgili çok çeşitlilik var. Hedefimiz, o ürünleri de bünyemizde bulundurmak. Doğal ürün tüketimine yönelik artan trendin de etkisiyle kozmetik alandaki sabun, krem, şampuan, kolonya, oda kokusu, balmumundan mumlar gibi ürünlerde de doğal üretime doğru bir akım var. Biz de bu sürece başladık ve amacımız bunu genişletmek. Arı ile ilgili her şeyi yapmak istiyoruz.
Nerelerde bal üretimi yapıyorsunuz?Oylat ve Gölcük’te kovanlarımız var. Biz hiç müdahale etmiyoruz. Arı ne getirirse o kadar üretim yapılıyor ve dolayısıyla bir standardı olmuyor. Arı da doğası gereği en yakın çiçeğe gidiyor. Bu sebeple belli bölgeler, monofloral (tek tip) üretim yapıyor. Mesela Isparta bölgesinde lavanta balı üretiliyor. Çünkü orada lavanta tarlaları var. Çiçeğin açtığı dönemde kovan oradaysa siz lavanta balı elde ediyorsunuz. Dolayısıyla onu, bu yörede yapmak mümkün değil oradaki arıcımız bize bunu temin ediyor. Aynı şekilde Batı Karadeniz’de kestane balı, Marmaris tarafında kekik ve çam balı, Adana bölgesinde narenciye balı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde ise daha çok çiçek balları, ürün gamımızda yer alıyor. Yine Karacabey bölgesinde de ıhlamur balı var o da çok değerli.
Arılar için ne yapıyorsunuz?Arılar için birkaç projemiz var. Arı, ekosistemin temelini oluşturuyor. Şuan dünyanın her yerinde arı popülasyonunun düşüşü nedeniyle bir seferberlik yaşanıyor. Türkiye, biraz geriden takip ediyor fakat en önde olmamız gerekiyor çünkü bir arıcılık ülkeyiz. Dünyada en çok kovan bulunan ikinci ülke olmamıza rağmen verim düşük. Arı ölümlerinde iklim değişikliği kaynaklı olayların yanı sıra bilinçsiz ilaçlama da etkili oluyor. Bizim projelerimiz de bu konularda bir takım düzenlemeler içeriyor. Eğer bunları hayata geçirebilirsek arı popülasyonunun artması, şehir ve hobi arıcılığıyla ilgili çalışmalarımız var. Bunları duyurmayı umuyoruz çünkü bu toplumsal fayda sağlamak açısından önemli bir sosyal sorumluluk.
Bir de tohum topu üretiyorsunuz. Nedir bu tohum topu?‘Biz, arıların birçok ürününden faydalanıyoruz ama onlar için bir şey yapıyoruz’ düşüncesinden yola çıkarak tohum topları yaptık. Bu toplarda arıların sevdiği çiçeklerin tohumları var. Çok kolay ve pratik bir şekilde toprağın üstüne yerleştirip suluyorsunuz ve çiçek açıyor. Bunları, farklı noktalara konumlandırarak yaygınlaştırmak istiyoruz. Ama bunlar küçük adımlar. Bizim şu bilinci oluşturmamız lazım; arı arkasında iğne olan ve sadece bal yapan bir canlı değil; en büyük faydası bitkilerin tozlaşmasını sağlamasıdır. Tükettiğimiz besinlerin 3’te birini arılara borçluyuz aslında. Albert Einstein’ın ‘Dünyadan arılar yok olursa insanlığın 4 yıl ömrü kalmış demektir. Arı olmazsa, tozlanma olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz, sonunda da insan olmaz’ sözü aslında arının ekosistem için önemini anlatıyor.
Bilim kızı projesi hakkında bilgi verir misiniz?Bilim Kızı, endüstri mühendisliği alanında inovasyon konusunda ülkemizdeki önemli isimlerden biri olan Prof. Dr. Müjgan Çetin’in bir projesidir. Proje, üniversite mezunu olan yüksek lisans veya doktora yapmak için maddi imkânsızlığı olan kız çocuklarının kariyeriyle ilgili bir yol çizme ve eğitimlerini tamamlaması için bir fon oluşturma amacıyla kurulmuş. En büyük hedeflerinden biri de bir kızlarına Nobel ödülü aldırmak. Biz de kovandaki bütün işçi arıların dişi olmasıyla bağdaştırarak bu projeye kendimizi çok yakın hissettik. Bilim kızlarının da hepsinin birer matematikçi, fizikçi, mühendis olması kovandaki dişi arıların rolleriyle çok benzeşiyor. Biz de destek olmak istedik. Apiray olarak bir paket olarak hazırladığımız sağlıklı yaşam setlerimiz var. Bu paketlerden satın alanlar aynı zamanda bilim kızı projesine de destek mali oluyor. Hem de bilim kızı projesinin duyurulmasını sağlıyoruz.