bursagorus.com.tr
2021-11-16 09:35:29

Yeni Küresel Sorun: Mikroplastikler

Prof. Dr. Mehmet Karahan

16 Kasım 2021, 09:35

Küresel plastik üretimi, insan yaşamını iyileştirmek için 1950 yılından bu yana oldukça artmış ve 2015 yılında yaklaşık 381 milyon tona ulaşmıştır. Ancak bu artış, küresel plastik kirliliğine neden olmuştur. Plastiklerin çok yönlülüğü, sağlamlığı, hafifliği ve düşük üretim maliyetleri küresel talebi körüklemektedir. Çoğu plastik, başlangıçta karada kullanılmaktadır ve atılmaktadır. Bununla birlikte, bazı okyanus bölümlerindeki mikroplastik miktarının 2030 yılına kadar iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu küresel sorunu çözmek için plastik bileşimini, fiziksel formlarını, kullanımlarını, taşınmayı ve mikroplastik oluşumunu anlamak oldukça önemlidir. Polimerik yapıları ve farklı habitatlar arasında kolay taşınması nedeniyle uzun süreli dayanıklılık, mikroplastikleri biyologlar ve çevreciler için yüksek endişe kaynağı haline getirmektedir. Başlıca ham polimerler arasında polietilen tereftalat (PET), poliüretan (PU), polistiren (PS), polivinilklorür (PVC), polipropilen (PP), polyesterler, polietilen (PE) ve poliamid (PA, naylon) bulunmaktadır.

Nasıl oluşurlar?

Mikroplastikler, ekosistemlere salınan birçok plastik bazlı ürünün dökülmesi ve bozulmasından kaynaklanan 5 mm'den küçük boyutlu plastiklerdir. Deniz ve okyanus, mikroplastikler için başlıca alıcı ortam olarak görülürken, tatlı sular ve karasal ortamlar ana kaynaklardır. Mikroplastikler, rüzgar ve okyanus akıntıları dahil olmak üzere taşınarak dünya çapında kıyı bölgelerinde ve su ekosistemlerinde çeşitli büyüklükteki oranlarda bulunabilir. Mikroplastiklerin oluşumunda birinci kaynak, kozmetik ve temizlik ürünlerinden gelen polimerik partiküller, plastik ürünlerin üretiminde kullanılan hammaddeler ve evsel atık su deşarjıdır. Atmosferik koşullar altında, örneğin mekanik bozulma ve UV ışığına maruz kalma gibi daha büyük plastik parçaların aşamalı olarak parçalanması ile çevreye önemli miktarda mikroplastik girişine katkıda bulunması, mikroplastiklerin ikincil kaynağıdır. Mikroplastikler okyanus tortullarında, kentsel ve kırsal alanlarda, tatlı sularda ve deniz sularında rapor edilmiştir. Çoğu rapor, su ortamlarında mikroplastiklerin biriktiğini ve bunun sonucunda canlı organizmaların mikroplastiklere ve bunların bozunma yan ürünlerine daha fazla maruz kaldığını öne sürmektedir.

İklime etkisi nedir?

Plastikler iklim değişikliğinde rol oynamaktadır. Üretimleri, mevcut küresel petrol tüketiminin yüzde 6'sını temsil etmektedir. 2015 yılında üretilen fosil yakıt bazlı plastiklerin yaşam döngüleri boyunca toplam küresel üretilen CO2'nin yüzde 3,8'inden sorumlu olduğu belirtilmiştir. Plastik üretimindeki büyüme karbon emisyonlarını geride bırakmaktadır ve kontrol edilmezse 2050 yılına kadar küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 15'ine katkıda bulunacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca, okyanus yüzeyindeki plastiklerin ayrışmasının, güçlü sera gazları metan ve etileni yaydığı gösterilmiştir; bu nedenle plastik kalıcı bir CO2 alıcısı değildir.

Akdeniz örneği

WWF’nin 2018’de hazırladığı rapora göre, Akdeniz’deki atıkların yüzde 95’ini plastik maddeler oluşturmaktadır. Akdeniz’de yaşayan 134 tür deniz canlısı plastik atıkları besin olarak tüketmektedir. Akdeniz’de bir km2’de 5 mm’den küçük 1,25 milyon plastik parça (mikroplastik) bulunmaktadır.

Akdeniz'deki mikroplastik konsantrasyonları artmaktadır, çünkü bu denizin Atlantik ile sadece sınırlı bir bağlantısı bulunmaktadır. Kızıldeniz ve Karadeniz de aynı nedenle dünyanın en kirli denizleri arasındadır. Okyanus akıntılarının yakınında bulunan ülkeler adeta plastiklerini ihraç etmektedir. İki ile beş yıl arasında süren bir yolculuktan sonra, Birleşik Krallık'tan gelen plastik atıklar, ıssız Arktik bölgelerine ulaşır. En uzak yerler bile plastikten kaynaklanan artan kirlilik seviyelerine maruz kalmaktadır.

Canlılara etkisi

Plastik atıklar, çok uzun ömürlü ve dayanıklı oldukları için çevreye atıldıklarında uzun yıllar bozunmadan kalabilirler. Ayrıca mikroplastikler antibiyotikler, organoklorlu pestisitler, hormon bozucular gibi toksik organik kimyasalları ve ağır metalleri adsorblayabilme yeteneğine sahiptir. Plastiklerin üretimi sırasında kurşun, bakır, kadmiyum gibi ağır metaller, ftalatlar, bisfenol A gibi toksik etkisi olan maddeler kullanılmaktadır. Bu plastiklerden pek çok etken ile koparak oluşan daha küçük boyuttaki mikroplastikler de aynı ağır metalleri ve toksik maddeleri içerir. Mikroplastiklerin sularda bulunan çeşitli organik ve inorganik toksik maddeleri tutarak yüzeylerinde biriktirebilme özellikleri vardır. Yüzeylerinde tuttuğu bu toksik maddeleri canlılara taşıma potansiyelleri vardır. Mikroplastiklerin en belirgin toksik etkisi sucul ekosistem üzerinedir. Su kaynaklarında görülen çöplerin büyük çoğunluğunu plastikler oluşturmaktadır. Su kuşları (Albatros, martı), balık, midye, kalamar gibi besin maddelerini tüketirken plastik parçacıkları da yutabilmektedir. Su kaplumbağaları da denizanasıyla beslenirken etrafını sarmalayan plastik poşetleri de yiyecek zannederek yanlışlıkla yutabilmektedir. Denizlerdeki mikroplastik yoğunluğunun artmasına bağlı olarak, avlanmış balık türlerinin sindirim sisteminde mikroplastik parçacıklarına rastlanmaktadır. Suda yaşayan canlıların çoğu, kolay parçalanabilir ve yutulabilir olmaları ve yiyeceği besine renk ve şekil bakımından benzemesi sebebiyle mikroplastikleri yiyecek zannederek kolayca yutabilir. Mikroplastiklerin ve bunlarla ilişkili kirletici maddelerin deniz ürünlerinden insanlara geçişini ve insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlama girişimi henüz bulunmamaktadır. Ancak, bu tür bir kirliliğin besin zinciri içine girmiş olduğunu artık herkes kabul etmektedir.

Nasıl yayılıyorlar?

Mikroplastikler, çevresel ortamlara insan eliyle taşınabilmektedir. Bunun yanı sıra tatlı su ortamlarında ve hatta çeşme sularında, soluduğumuz havada, toprakta, kutup bölgelerindeki buzullarda, insanın ulaşmasının zor olduğu dağ göllerinde, okyanusun kilometrelerce altındaki dip bölgelerinde görülmüş olması, mikroplastiklerin doğal süreçlerle de taşınabileceğinin göstergesidir. Kirliliğin boyutunun bu kadar kapsamlı olması nedeniyle başta Amerika ve İsveç gibi ülkeler tedbirler alarak yeni yasal düzenlemelerle plastik tüketimini sınırlandırmaya çalışmaktadır. Ülkemizde ise temel olarak mikroplastikleri hedef almasa da çevresel ortamlarda mikroplastik oluşumuna zemin hazırlayabilen plastik poşetlerin kullanımına sınırlama getirilmiş ve alışverişlerde kullanılan poşetler ücretlendirilmiştir. Plastik kirliliğinin, artık geri dönüşümle dahi başa çıkılamayacak seviyeye ulaşması, tek kullanımlık plastik ürünlerin kullanımı sonucunda ortaya çıkan kirliliğin hangi boyutta olduğunu ortaya koymaktadır. Mikroplastikler, çevreye homojen olarak dağılmayan özellikle karasal ve sucul ekosistemlerde yaygınlaşmış kirleticilerdir. Her ne kadar güncel çalışmalarda sucul ekosistemlerdeki mikroplastikler üzerine yoğunlaşılmış olsa da, karasal ekosistemler mikroplastiklerin sucul ekosistemlere taşınmasında önemli rol oynamaktadır. Zira mikroplastiklerin kullanımı ağırlıklı olarak karasal ekosistemlerde olmaktadır. Örneğin; toprağın içine giren mikroplastikler, toprak içinde depolanabilir ve erozyonla başka bir yere taşınabilirler. Sonrasında da başka çevresel faktörlerle bozunabilir, yeraltı sularına dahi sızabilirler. Toprak içinde yaşayan pek çok canlı da bu sızan mikroplastikleri vücutlarının içine alabilir. Köstebek, sincap gibi canlıların hareketi ile de mikroplastikler başka alanlara geçebilirler. Mikroplastiklerin bir diğer önemli çevresel etkisi ise, kara ve deniz canlıları tarafından yiyecek sanılarak tüketilmeleridir. Mikroplastiklere maruz kalan canlıların büyümesi, üremesi ve sağ kalımlarına ilişkin önemli zarar gördükleri bilinmektedir.

Çevre dostu tüketim

Doğaya bıraktığımız her bir plastik parçası, belli bir süre sonra parçalanarak milyonlarca, hatta milyarlarca mikroplastik parçacıklarına dönüşebilmektedir. Söz konusu plastik parçacıkların boyutu ne kadar küçülürse küçülsün polimer özelliğini kaybetmemektedir. Bu yüzden, son dönemde üzerine yoğunlaşılması gereken en önemli konu, çevresel kirleticilerden biri haline gelmiş mikroplastiklerin çevreye verdiği zararı, henüz kaynağındayken, çevresel ortamlar arasında taşınmadan önlemektir. Bunu gerçekleştirebilmemiz, öncelikle toplum olarak çevre bilincimizin, duyarlılığımızın ve farkındalığımızın artması ile mümkün olabilecektir. Rutin hayatımızda kişisel bakımımız için kullandığımız kozmetik ürünlerinde, temizlik için kullandığımız deterjan vb. malzemelerde, tekstil ürünlerinde ve çanta, ayakkabı, otomobil lastiği gibi pek çok tüketici ürünlerinde çevre dostu ürünleri tercih etmeliyiz. Yaşam tarzımızı genel bir revizyondan geçirerek, geri dönüşümü olan malzemeler kullanmaya özen göstermeliyiz. Mikroplastiklerin çevreye ve insana hangi boyutlarda zarar verdiği yapılan pek çok çalışmada gösterilmiştir. Mikroplastiklerin çevreye olan zararlarından dolayı Amerika, Yeni Zelanda, Tayvan, İsveç, Güney Kore gibi ülkelerde birincil mikroplastik kullanımına ilişkin sınırlamalar getirilmiştir. Mikroplastik kullanımı konusunda uluslararası eğilim, toplumda bir farkındalık oluşturarak mikroplastik oluşumunu kontrol altına almaktır. Fakat ülkemizde mikroplastik ve çevreye verdiği zararlara ilişkin çok az çalışma mevcuttur ve belli bir kısıtlama yoktur. En güncel olarak, 2019 yılında plastik poşet kullanımına sınırlama getirilmiştir. Bu açıdan bakıldığında, mikroplastiklerin çevre ve insan üzerine etkileri ile ilgili daha fazla çalışma yapılması, çevre sağlığı açısından gerekli önlemlerin alınması, bu konuda toplum bilincinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.