ESRA CAN
Marmara Belediyeler Birliği (MBB), 2. Meclis Toplantısını Bursa’da gerçekleştirdi. Toplantı öncesinde, AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürlüğü ile Marmara Afet Risklerini Azaltma Dairesi’nin katılımıyla özel bir oturum düzenlendi. Bu oturumda Marmara Bölgesi’nin afet yönetimi konusu masaya yatırıldı.
Afet Yönetiminin Önemi
Marmara Belediyeler Birliği Başkanı Mustafa Bozbey, açılış konuşmasında, afet yönetiminin yalnızca kriz anında uygulanacak bir süreç olmadığını, uzun soluklu ve kapsamlı bir strateji gerektirdiğini vurguladı. Bozbey, "Yaşadığımız büyük kayıplar nedeniyle afet dediğimizde aklımıza ilk olarak deprem geliyor. Ancak iklim değişikliği, kirlilik, yangınlar ve sel gibi diğer tehditleri de göz ardı etmemeliyiz" dedi.
Altyapı ve Dayanıklılık
Bozbey, doğal afetlerin felakete dönüşmesini önlemenin herkesin sorumluluğu olduğunu belirterek, erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi, risk analizlerinin düzenli yapılması ve eğitim çalışmalarının yaygınlaştırılması gerektiğini ifade etti. Ayrıca, altyapıların afetlere karşı dayanıklı hale getirilmesinin önemine dikkat çekti.
Yapı Denetimi ve Toplumsal Dayanışma
Yapı denetimlerinin sıklaştırılması gerektiğini vurgulayan Bozbey, "Afetlere karşı dayanıklı bir kent, yalnızca binaların sağlamlığıyla değil, aynı zamanda toplumsal dayanışma ve farkındalıkla da mümkün olacaktır" dedi. Gelecek nesillere daha güvenli ve dirençli kentler bırakmanın herkesin görevi olduğunu ekledi.
Japonya’dan Alınacak Dersler
Bozbey, Japonya’nın afetlere karşı hazırlık kültürünü örnek göstererek, "Japonya, büyük depremler yaşayan bir ülke olarak, afetlere karşı hazırlığı bir yaşam biçimi haline getirmiştir. Bu deneyimlerden faydalanmalıyız" şeklinde konuştu.
AFAD Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Tatar ise şunları söyledi:
"Bir saniyemizin bile boşa geçmemesi gerekiyor doğal olaylar saniyeler içinde afete dönüşebiliyor.
Deprem dediğimiz doğa olayı bu dünyanın ne kadar canlı olduğunu gösteren bir süreç. Depremin etkilerini afete dönüştüren bizleriz. Yapılacak şeyler çok zor şeyler değil. Birtakım düzenlemelerle bu etkilerin önüne geçmek zorundayız. Ve en önemlisi toplumsal farkındalık yaratmak zorundayız. Eğer toplumsal farkındalık yaratmayıp davranış değişikliği yaratmadığımız sürece yapılan çalışmaların hiçbir anlamı kalmıyor."