Bursa Barosu'ndan 5 Nisan açıklaması: Savunma susturulamaz

Bursa Barosu Başkanı Metin Öztosun, 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle bir açıklama yayımladı. Öztosun, Cumhuriyetin kuruluşunda yer alan Bursa Barosunun bu anlayışı sürdürdüğünü ifade ederek meslektaşlarını saygıyla selamladı.

Açıklamasında, avukatların yalnızca bireylerin haklarını değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğünü ve demokratik toplum düzenini koruma sorumluluğu taşıdığını belirten Öztosun, hukuk devleti ilkesinin zedelendiği ve savunma makamının baskı altına alınmaya çalışıldığı bir dönemde meslek örgütlerinin bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü koruma sorumluluğuyla hareket ettiklerini kaydetti.

İstanbul Barosu yönetiminin görevden alınma girişimine de değinen Öztosun, bu durumun hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı ilkelerine aykırı olduğunu ve tüm baroların kurumsal özerkliğine yönelik bir müdahale teşkil ettiğini vurguladı. Avukatların mesleki faaliyetleri nedeniyle baskıya maruz bırakılmasının kabul edilemez olduğunu dile getirdi.

Son dönemde yargının tarafsızlığını zedeleyen uygulamalara tanık olunduğunu ifade eden Öztosun, mahkemelerin hukukun temel ilkelerine aykırı kararlar vermesinin yurttaşların hukuka olan güvenini sarstığını belirtti. Bu gelişmelerin, yargının siyasi çekişmelerin etkisine açık hale geldiği ve hukuk güvenliğinin ortadan kalktığı bir sürecin parçası olduğunu söyledi.

Öztosun, 2025 yılında ülkenin ve mesleğin içinde bulunduğu hukuki durumu değerlendirerek, anayasa değişikliğiyle kuvvetler birliğinin oluştuğunu, yargının araçsallaştırıldığını, TBMM'nin fonksiyon kaybına uğradığını, muhaliflerin kriminalize edildiğini, ifade ve toplantı özgürlüğüne kısıtlamalar getirildiğini, basına sansür uygulandığını, laiklik ilkesinden uzaklaşıldığını, kadın haklarının geriletilmeye çalışıldığını, çevre ve doğa talanının arttığını, demokratik kitle örgütlerinin kriminalize edildiğini, temel haklara müdahaleler olduğunu ve idare hukukunun temel kurallarının altüst edildiğini sıraladı.

Hukuk devleti ilkelerinin yerle bir olduğunu savunan Öztosun, Türkiye'nin hukukun üstünlüğü endeksindeki sıralamasına dikkat çekti. Ergenekon ve Balyoz süreçlerindeki uygulamaların yeniden görüldüğünü, yargılanmayan insanlar hakkında medya ve troller aracılığıyla suçluluk algısı yaratıldığını, anayasal gösteri hakkını kullananların tutuklandığını ve bu durumun hukukun fiili durumunun kanıtı olduğunu öne sürdü.

Barolar ve avukatlar olarak hukuka ve demokrasiye aykırı tüm süreçlere karşı mücadelelerini sürdüreceklerini vurgulayan Öztosun, adaletin toplumun bir arada yaşamasına imkan sağlayan en kıymetli kavram olduğunu ifade etti. Adaletin siyasi rakipleri tutsak etmek, tutuklamayı intikam aracı olarak kullanmak, hak talep edenlere baskı uygulamak, yasaları eğip bükmek, iktidar sahiplerine ayrıcalık tanımak, toplumun sorunlarını görmezden gelmek ve meslektaşların yaşadığı sorunlara duyarsız kalmak olmadığını belirtti.

Meslektaşların ekonomik ve sosyal zorluklarla mücadele ettiğini, genç avukatların ekonomik çıkmaz içinde olduğunu, serbest avukatların gelecek kaygısı yaşadığını, bağlı çalışan avukatların düşük ücretlerle çalıştığını, avukatların iş yapmasını zorlaştıran uygulamalarla karşılaştıklarını, CMK ücretlerinin düşüklüğünü ve avukatlık mesleğinin kamu hizmeti niteliğinin aşındırıldığını dile getiren Öztosun, bu sorunların çözülmemesi nedeniyle meslektaşlarına yönelik saldırı ve intihar haberleriyle karşılaştıklarını kaydetti.

Avukatların özgür ve bağımsız bir şekilde mesleklerini icra edemediği bir ortamda adil yargılamadan söz edilemeyeceğini belirten Öztosun, avukatların adaletsizliğe karşı direnen kişiler olduğunu ve haksızlıkla uzlaşmayacaklarını vurguladı.

Daniel Drew'un "Yasalar örümcek ağı gibidir" sözünü hatırlatan Öztosun, avukatların büyük haksızlıkları engellemek için mücadele ettiğini, çevre ve doğa talanına karşı durduğunu, geçmişi unutmadan aydınlık bir gelecek hayal ettiğini, halkın sadece avukatı değil aynı zamanda dert ortağı ve haklarının bekçisi olduğunu ifade etti. Hukukun halkın aleyhinde kullanılmasına ve yargının araçsallaştırılmasına karşı durduklarını, yasaların eşitlik, özgürlük, demokrasi ve adalet ilkelerini hayata geçirmesi için çabaladıklarını söyledi.

Hukuksuzluklara karşı örgütlü mücadelenin zorunlu olduğunu belirten Öztosun, iktidarın örgütlü yapıları tasfiye etmeye çalıştığını, baroları bölmeye ve ekonomik olarak zor durumda bırakmaya çalıştığını, İstanbul Barosuna açılan davaların da bunun kanıtı olduğunu savundu. Genç avukatlardan aidat alınmaması yasasının altında da genç avukatların örgütsüzleştirilmesi ve yalnızlaştırılması amacının yattığını öne sürdü.

Çiçero'nun "savaşta yasalar susar" sözüne atıfta bulunan Öztosun, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ile savaşanlar olduğunu ve bu savaşta yasaların susturulduğunu, temel hakların kaybedilmeye çalışıldığını ifade etti. Ancak tüm bunlara rağmen hak mücadelesine devam edeceklerini, tarihin demokratik bir akışta ilerlemesi için mücadele ettiklerini ve meslek yeminlerine sadık kalarak itirazlarını yüksek sesle dile getirdiklerini belirtti. Anayasal protesto hakkını kullananların soruşturma ve gözaltı süreçlerinde emek veren meslektaşlarına teşekkür etti.

Bursa Barosu olarak "Avukatsız adalet olmaz" diyerek hiçbir haksızlığa boyun eğmeyeceklerini ve susmayacaklarını yineleyen Öztosun, haksız yere tutuklanan Avukat Ahmet Keskin ile anayasal protesto hakkını kullanırken tutuklanan gençlerin ve tutuklu siyasetçilerin serbest bırakılmasını talep etti.

Kutsal savunma mesleğinin temsilcileri olarak Avukatlar Günü'nü gerçekten kutlayabilecekleri günlerin gelmesi için mücadele kararlılıklarını vurgulayan Öztosun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "hak kuvvetten üstündür" sözünü hatırlatarak meslektaşlarını saygıyla selamladı.