21. Yüzyıl insanı, üretimini basılmamış toprak arayışına çevirdiğinden, sürekli devinen ve tüketilen eski kavramlar, gündelik yaşamdan bıkkınlığa sebebiyet vermektedir. Tam bu noktada basit bir düşünsel pratiğin bile kitlenin yaşamına etkileri iyi anlaşılmalıdır.
Öyle ki kolektif toplumların, bireyci toplumlara karşı, “ilk” arzusunun temeli, hayatlarının her alanında görülmektedir. Bir ülkenin alışveriş pratiği bile, o ülkenin insanları ve hayata bakışları hakkında her türlü çıkarımı yapmamıza imkân verecek ayrıntılar barındırmaktadır. Değer ölçütünün belirlenmesi aynı noktada yaşamın belirlenmesi ile eşdeğerdir.
Buradan hareketle otomobil ticareti üzerinden bir örnekle durumu daha anlaşılır kılmak mümkündür. Bir şahsın otomobilini boyanmamış, ilk renk hali ile satması düşünüldüğünde, değer algısı, maddeyi nitelikli kabul etmektedir. Ne var ki kaza gibi bir durumlardan yalıtık düşünüldüğünde, aracın boyatılmış olması değer ile ters orantı içindedir.
Şahsın aracını keyfine göre, fabrika çıkış halinden başka bir renge boyamış olması, otomobili, nedeni rasyonel olmayan bir değersizleştirme ile karşı karşıya bırakmaktadır. İşte bu basit alışveriş pratiğindeki değer ve nitelik düşüncesi, bu aksiyona tabii kitlenin düşünce yapısını da ortaya çıkarmaktadır. Örneğin, böyle bir kitledeki kadınların bekâreti ile aracın bekâreti arasında mutlak bir gizil bağ söz konusudur. Kim 15 yıllık bir aracın, maddenin doğası gereği eskiyen boyasının yenilenmesini, bir değer kaybı olarak düşünebilir ki? Bu düşünce, devinimin, ilerlemenin ve yeni olanın kapalı devreye sahip ahalide söz konusu olabilir. Ortaya atılan kadın bekâreti ve otomobil boyası arasındaki bağ, toplumun tikel bir tavrı olarak düşünülebilir. Ancak bu tavır ile gelişen, değişime ve rasyonaliteye kapalı algıların, hayatın daha kaotik alanlarında nasıl tepkiler vereceği merak konusudur. Böyle bir kitle, kadının bekâretine önem vermek zorundadır, yeni olan fikirleri o fikirlerin “ilk”leri ile iğdiş etmeye yatkındır, gündelik yaşamlarında hemen hemen aynı aksiyonlara teşnedir, başarılı olduğu alana veya başka bir ifade ile güvenli olduğu bölgeye ihtiyaç duymaktadır.