Virüs, çok adil!..
Bursa Tabip Odası (BTO) Başkanı Doç. Dr. Alpaslan Türkkan, tüm dünya hastalanmadığı ve aşılanmadığı sürece yeni varyantların ortaya çıkacağını ve salgından kurtulamayacağımızı savunarak “Virüs, çok adil ve ilahi adalete uyuyor” değerlendirmesinde bulundu.

Haber: N. Nuri Yavuz
- Yeni bir gündem olduğu için bu soruyla başlayalım. Doktorlara zam düzenlemesini incelediniz mi? zamlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türk Tabipler Birliği de biz de inceliyor ve araştırıyoruz. Ne anladık? Hiçbir şey. Çok karışık. Bir zam sözü var ama o, gerçek anlamada bizim ve toplumun anladığı zam değil. Orada paranın kaynağının yer değiştirdiğini görüyoruz. Zam adı altında yapılan ek ödemelerin adaletsizlik doğurduğunu görüyoruz.
- Örnekleyebilir miyiz?
Zam, mesela üniversiteyi kapsamıyor ama Sağlık Bakanlığı’nı kapsıyor. Hem kamu kurumu olan üniversiteyi ayırıyorsunuz hem de sağlık personelini bölüyorsunuz. Hekimlere var, diğer sağlık personellerine zam yok. Hem kurumlar hem de personeller içinde bir ayrıştırma, farklı davranma, ötekileştirmeyle sağlık sektöründe çalışma barışına zarar veriliyor. Gördüğümüz bu.
- Neden zam değil?
Döner sermayeden ödenen bir para vardı. Maaşla birlikte alınıyordu. Ama döner sermayeden ödenemez hale geldi. Bunu şimdi bütçeye aktardılar. Yine aynı ek ödemeyi bütçeden yapacaklar.
- Peki, döner sermayeden ödeyememe durumunun nedeni nedir?
Döner sermayelerde yeterince para yok.
- O zaman bu, alacağınızı garanti altına almak açısından pozitif değil mi?
Biz, Bursa Tabip Odası olarak da Türk Tabipler Birliği olarak da hiçbir zaman kendi menfaatlerimize odaklanmadık, hep toplumsal çıkarı gözettik. Toplum için iyi bir şey değil bu. Kendi menfaatlerimizi gündeme getirdiğimiz 23 Kasım’da Dolar/TL kuru 9 lira idi. Şimdi bize zammış gibi belirtilen rakamlar, kurdaki artışı bile karşılamıyor. Bu fark kapatıldıktan sonra bizim taleplerimizin gündeme getirilmesi gerekiyor. Bizim mücadelemiz sürecek. Bu, bizim beklentilerimizi karşılayan bir zam değildir. Bu nedenle biz, mitinglere devam edeceğiz. Yine tüm tabip odaları olarak bu çalışma barışını bozacak; sadece hekimleri gözeten yaklaşımın da doğru olmadığını düşünüyoruz. Algıya zam yapıldı.
- Bursa Görüş gazetesi olarak bir röportaj dizimiz kapsamında görüştüğümüz Almanya Fahri Konsolosu S. Sibel Cura Ölçüoğlu, her kademeden sağlıkçının yurtdışına gittiğini öne sürdü. Bu konu hakkında bize bilgi verir misiniz?
Çok haklı ve Çok doğru söylüyor. Eskiden ülke genelinde yılda 10 civarında yurtdışı için başvuru varken günümüzde bini aşan başvuru var.
- Başvurudan kastınız nedir?
Islak imzalı bir iyi hal kâğıdı almak zorundalar. Bunun için de odalara başvuruyorlar ve bizler de Türk Tabipler Birliği’ne yolluyoruz. Kişiler, yurtdışına gitmek istediklerinde oradan istenen ilk belge, iyi hal belgesidir. Yani etik ihlal yapmadığı ve hekimliğini doğru dürüst yaptığıyla ilgilidir. Bunu bakanlık veremez, ancak tabip odaları verebilir. Gerçekten yurtdışına giden sayısı çok arttı. Ben o insanları da yargılayamıyorum. Bizde ‘TUS’ yani Tıpta Uzmanlık Sınavı için dershaneler vardı. Öğrencilerimiz artık bu dershanelere değil Almanca kurslarına gidiyor. Öğrencilerin çok büyük bir bölümünün hedefi Almanya ki gerçekten hiç de sorun çıkarmadan hekim alıyor.
- Peki, neden yurtdışına gidiyorlar?
Burada olmanın dezavantajları var. Birincisi tamamen eriyen ücretler ki artık hekimler, yoksulluk sınırının altında. Mesai saati başına bizden daha az ücret alan herhalde başka bir meslek grubu yok. Bir öğretmenin fazladan anlattığı ders başına saatlik ücreti sanırım 35 lira benim ise 25 lira. Ben, doçentim. Profesörün 32 lira. Çok erimiş ve göz ardı edilmiş bir ekonomik durumumuz var. Geçen hafta sayın bakan da ‘hakikaten görmezden gelindi’ dedi. İkincisi mesleğimizi doğru dürüst yapıp mesleki doyuma ulaşamıyoruz. Haliyle insanlar, kendilerine başka yollar aramaya başlıyor. Çünkü özerk değiliz. Hekim hastasıyla ilişki kurarken özerk olmak zorundadır.
- Neden özerk değil?
Bir hekim, 5 dakikada hasta bakmak zorunda ki bakabilir ama sadece gözüyle. Muayene edemez. 5 dakikada hastasını muayene edemediği için emekli olan tanıdığım doktor var. İstifa eden doktorlar çok. 5 dakikada bakamadığınız, muayene edemediğiniz, hiçbir şekilde yaptığınız işe güvenemediğiniz ama reçete yazmak zorunda olduğunuz o sürenin sonunda eğer hastaya bir şey olursa ‘malpraktis’ dediğimiz mesleki hata nedeniyle yargılanıyoruz. Ceza alıyoruz. Özerk değiliz. Bir, ekonomik sorunlar; iki, özerk olmamak ve üç, sürekli karşımıza halkı getiriyorlar. Yönetimler bunu yıllardır yapıyor. Sistemin bozukluğunu ya da kötü yönetimi görmesinler, hekimle karşı karşıya kalsınlar. Hekim, 5 dakikada bir hastaya bakmak zorunda kaldığında vatandaş suçlu olarak hekimi görüyor. Hastanede kuyrukta beklediğinde suçlu olarak hekimi görüyor. Ama suçlu hekim değil, sistemdir. Sistem görülmüyor vatandaş hekimi görüyor ve arkasından şiddet geliyor.
- Sağlıkta şiddet konusunda Bursa’nın durumunu özetler misiniz?
Bursa’da her gün şiddet var. Ve bunlar, ‘beyaz kod’a gidecek boyuttadır. Bunun yanında çok fazla hakaret, itme ve kakma yaşanıyor. Hekimler de artık yılmış durumda ve muhatap olmuyor. Bunlar, vatandaşın sağlığını etkiliyor. Bunlar, vatandaşın nitelikli sağlık hizmeti almasının önündeki en önemli engel. Bakın benim mezun olduğum 1988 yılında 2,3 idi bir kişinin doktora senede başvurduğu sayı ki bu rakam, bugün 10,2’dir. Bir kişi yılda 10 kez doktora gidiyor.
- Hangi kurumun istatistiğidir bu?
Sağlık Bakanlığı’nın istatistik yıllığında tüm Türkiye için 9,8; Bursa içinse 10,2. Aynı istatistiklere baktığınızda hekim sayısının da az olduğunu görürsünüz. Yani Türkiye’de az sayıda hekim, çok sayıda iş yapmaya başladı. Ve bunun karşılığında ücreti düşük ve şiddete uğruyor. Bu nedenle insanlar yurtdışına gidiyor.
- Sağlık alanı ve hekim sayısı açısından Bursa’yı yorumlar mısınız?
Bursa, her zaman görmezden gelindi. Bursa’nın yoğun bakım yatak sayısı düşüktü. 2010 yılından itibaren biz, ‘Bursa’nın yoğun bakım yatak sayısı az’ diye söylemeye başladık. Bursa’nın her zaman aile hekimi sayısı düşüktü. Ve bugün salgında yaşadığımız sorunlardan biri de Bursa’nın hazırlıksız yakalanmış olmasıdır.
- Şehir hastanesinin sürece katkısı olmadı mı?
Olmadı. Çünkü orada açılan bin 355 yatak, bin 355 yatak kapatılarak açıldı. Şöyle bir katkısı olabilir; insanlarımız yolda daha çok zaman geçirmeye başladı. Dünya, kentin içinde kompakt ve küçük 50-100 arası değişen rakamlarda yatak bulunan hastanelere doğru gidiyor. Çünkü erişimi kolay.
- Bir de kamuoyunda ‘Bıçak Parası’ diye bilinen ve çeşitli örneklerle gündeme gelen bir tartışma var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Hiçbir hekim, kamu kurumunda çalışırken kimseden para alamaz. Eğer alıyorsa cezalandırılmalıdır. Bu tür suçu işleyen hiçbir meslektaşımızın yanında olmayız.
- Bu gibi örneklerde bir disiplin ve soruşturma gibi bir süreci işletiyor musunuz?
Hekimlerin çok fazla sayıda olan disiplin soruşturmasını yürütüyoruz. Biz, basında çıkan haberleri de suç duyurusu kabul ederiz.
- Peki, meslekten men gibi bir yaptırım gücünüz var mı?
Diplomamızın altında rektörün ve bakanın imzası vardır. O diplomayı ikisi de alamaz, sadece Türk Tabipler Birliği alabilir. Şuan Bursa’da 3 tane meslekten men kararımız var. Hatta biri çok sansasyonel bir isim.
- Yukarda bir sistem sorunundan bahsettiniz. Sizin bir sistem öneriniz var mı?
Acilde sürekli hasta bakıyoruz. Biz, kendi nüfusundan fazla acile başvuran tek ülkeyiz. Yılda 110 milyon kişi acile başvuruyor. 80 milyonluk bir ülkede 110 milyon acil vaka olabilir mi? Bu tamamen sistem hatasıdır. Biz yıllardır söylediğimiz sistemin arkasındayız. İlk olarak ‘1. Basamak’ yani aile hekimliği güçlendirilmelidir. Şuanda 1. Basamak kamu mu özel mi belli değil. 1. Basamak, kamunun ve güçlü olacak. Biz, bütün hastalıkları 1. Basamakta göğüsleyeceğiz. Aile hekimi başına 4 bine yakın kişi düşüyor. 70 kişi müracaat ediyor. Aile hekimi poliklinik yapmaktan kafasını kaldıramıyor. Aile hekimi bölgesindeki okulla, hava kirliliğiyle, gıda işletmeleriyle ilgilenmeli; insanlarla bir araya gelip evlerini ziyaret edebilmeli. Hem fiziksel hem çalışma koşulları hem de sağlık gücü açısından güçlendirmek gerekiyor. Sonra sevk zinciri kurulmalı, her elini kolunu sallayan ‘2. Basamak’a geçememeli. Sevk zinciri olmadığı için şuan biz, tıp fakültesinde yani ‘3. Basamak’ta tonsilit yani bademcik iltihabı, cilt enfeksiyonu yani sivilcelerle uğraşıyoruz. Bunlar, aslında ‘1. Basamak’ta çözülmesi gereken hastalıklar.
- Özel hastaneler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Özel hastaneler olabilir. Çok ciddi ve güzel sağlık hizmeti sunan özel hastanelerimiz var. Uzmanlaşmış, çok değerli bilimsel çalışma yapan özel hastanelerimiz var.
- Kamudaki koşullardan rahatsız olan personel neden yurtdışına gidiyor da özel hastaneleri tercih etmiyor?
Özel hastanelerde de iş yükü çok fazla ve çok ciddi bir hekim sömürüsü var.
- Kişisel olarak siz özel sektörde çalışmayı düşündünüz mü?
Ben hekimle hasta arasına para giremeyeceğine inanıyorum. Halk sağlığı uzmanıyım ve muayene açmam için çok teklif geldi.
- Tıp fakültesinde bir hasta için ‘ameliyat edilsin mi edilmesin mi?’ sorusuna yanıt bulmak adına oluşturulan heyetler, o heyetin aldığı karar ve vicdani süreciyle ilgili bize bilgi verir misiniz?
O heyetlerde farklı bilim dallarından insanlar bir araya gelir ve kanıta dayalı, meta analizi dediğimiz ayrıntılı bir çalışma gerçekleştirirler. Vicdani olarak hekimlerin hiçbirinin bir rahatsızlık duyacağını sanmıyorum çünkü kanıta dayalı çalışıyoruz. Ama kanıta dayalı değil; ‘Kefir içseydi iyileşirdi.’ Eğer kefir içip iyileşiyorsa o zaten tıbbın içine girmiştir. Tıbbın alternatifi olmaz. Alternatif tıp diye uydurulan aslında olamaz. Eğer bir şey iyileştirdiğine yönelik kanıtı varsa o tıbbın içinde yer alır zaten.
- Alternatif tıp yok diyorsunuz fakat bugün tüm kitle iletişim araçlarında ‘onu yiyin, bunu yemeyin, şundan uzak durun vs…’ gibi bir yığın bombardıman var. Siz bununla mücadele ediyor musunuz?
Mücadele ediyoruz. Bizim eğitimimizde beslenme yoktur. Tıp doktoru beslenmeyi çok iyi bilmez. Biz, ‘tansiyon yükselirse tuzu kesin, yağlarınız varsa yağı kesin’ deriz. Bu, diyetisyenlerin işidir. Bir beyin cerrahı, kalkıp vatandaşa nasıl besleneceğini anlatamaz.
- Ama anlatıyor!
Anlatıyor, bunun karşılığından basından para alıyor ve ‘hamileyken şeker kullanma, şeker kullanırsan bebeğin ölüyor’ diyebiliyor. Bu kişi televizyonlara çıkabiliyor. Halka zarar veriyor. 2 kez meslekten men aldı.
- Sonuç?
Devam ediyor. Gene televizyonlara çıkıp, yine söyleyebiliyor. O, ‘şeker almayın…’ dedikten sonra o kadar çok kadın hamileyken şekerini kontrol ettirmedi ki bebekler sakat ve anomalili doğdu. Sistem bu tür insanların sistem dışına çıkması için çaba göstermiyor.
- Meslekten men cezasına rağmen devam edebiliyorsa yasal bir boşluk var öyleyse?
Bunlar bazı kesimler için istendik şeyler ama bilimsel değil diyeyim.
- Toplumun talebi mi diyorsunuz yani?
Toplumun talebi çok fazla. Aşı karşıtlarına baksanıza. Şuan aşının karşısında durabilecek hiçbir argüman doğru değil. Aksi ispatlanmış durumdadır.
- Bursa’da aşılama konusunda bir değerlendirme yapar mısınız?
Bursa’da salgınla mücadelede çok geç kaldık. Birincisi filyasyon ki ana hastayı yani asıl bulaştırıcıyı bulmak anlamına gelir. Biz buna 1 ay sonra başladık. Filyasyonda tıbbı bir eğitim gerekir. Filyasyon, bağlamından koparıldı ve ilaç dağıtmaya döndürüldü. Başlangıçta bir ilaç dağıtıldı, ‘kanıta dayalı hiçbir veri yok vermeyin’ dedik. Yan etkileri çıktı, vazgeçildi. Şimdi bir ilaç dağıtılıyor. Kanıta dayalı hiçbir veri yok, vermeyin diyoruz ki muhtemelen ilerde onu da kaldıracaklar. Süreç kanıta ve bilime dayalı bir şekilde yönetilmedi. Bursa’nın bir bahtsızlığı da dere geçilirken il sağlık müdürünün değişmiş olmasıdır.
- Aşı konusu?
Önce Sinovac ülkeye getirildi. Elimizde o varken sayın bakan MRNA aşılarının zararlı olabileceğine yönelik bir laf etti. Elimizde MRNA aşısı olduğunda da insanlar tereddüde düştü. Aşı tereddüdü çok fazla var ama güçlü değil. İnsanlar, çok kısa sürede ikna olabiliyorlar. Bursa’da tereddüde yönelik çalışma yapılması gerekiyor. Ama ben, ikna çalışmalarının yeterli olduğunu düşünmüyorum.
- Bir de aşı karşıtları var. Onlar kolay ikna oluyor mu?
Onları da ne yaparsanız yapın olmuyor. Onlar, bilimden yararlanmadıkları ve hiç de ilgileri, bilgileri olmadıkları bir alan nedeniyle ahkâm kestiklerinden dolayı ben kendileriyle hiç muhatap olmuyorum. Çünkü aşı karşıtlığının bilimsel bir karşılığı yok.
- Salgında omicron adlı yeni bir varyantla karşı karşıyayız. Bu konudaki düşünceniz nedir?
Virüs, çok adil ve ilahi adalete uyuyor. Bütün dünyayı aşılamadığımız ya da bütün dünya hastalanmadığı sürece kurtulamayacağız. İsrail’de çok net örneklerini gördük. Kendi vatandaşlarını aşıladı kurtulacağım zannetti ama Filistin’de aşılama düşük kaldığı için tekrar tekrar belaya battı. Bütün dünyanın aşılandığı veya hasta olduğu bir ortam yakalayana kadar varyantlar sürecek. Belki daha çok aşı olacağız. Biran önce hepimizin aşı olması gerekiyor.
- Yani bu aşı milliyetçiliği; ülkemi aşıladım ve kurtuldum sanısı doğru değil ve bir yanılgı öyle mi?
Evet. Afrikalıları ve dünyanın geri kalmış ülkelerini aşılamadığımız sürece kimse kurtulamaz.
- Peki, Türkiye’nin uluslararası arenada ‘biz, ücretsiz olarak yardımında bulunacağız ve paylaşacağız’ deklarasyonunu pozitif buluyor musunuz?
Kesinlikle. Tabi burada biz halk olarak şunu düşünmeliyiz: 1940 yılında bütün dünyaya aşı satabilen 5 ülkeden birisiyken ve Çin’e ücretsiz aşı verebilecek güçteyken bu kadar yıl sonra teknoloji varken niçin aşıları kendimiz üretemiyoruz? Bunu sormamız lazım.
İmsak | 06:47 | ||
Güneş | 08:18 | ||
Öğle | 13:10 | ||
İkindi | 15:31 | ||
Akşam | 17:52 | ||
Yatsı | 19:17 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Galatasaray | 28 | 71 |
2. Fenerbahçe | 28 | 68 |
3. Samsunspor | 29 | 51 |
4. Beşiktaş | 27 | 47 |
5. Eyüpspor | 29 | 47 |
6. Başakşehir | 28 | 42 |
7. Antalyaspor | 29 | 39 |
8. Göztepe | 27 | 38 |
9. Gaziantep FK | 27 | 38 |
10. Kasımpaşa | 28 | 38 |
11. Trabzonspor | 28 | 36 |
12. Konyaspor | 29 | 34 |
13. Rizespor | 28 | 34 |
14. Bodrum FK | 29 | 33 |
15. Kayserispor | 28 | 33 |
16. Sivasspor | 29 | 31 |
17. Alanyaspor | 29 | 31 |
18. Hatayspor | 28 | 19 |
19. A.Demirspor | 28 | -2 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Kocaelispor | 32 | 63 |
2. Karagümrük | 32 | 59 |
3. Erzurumspor | 32 | 54 |
4. Gençlerbirliği | 32 | 54 |
5. İstanbulspor | 32 | 52 |
6. Bandırmaspor | 32 | 52 |
7. Ahlatçı Çorum FK | 32 | 47 |
8. Amed Sportif | 32 | 47 |
9. Ümraniye | 32 | 46 |
10. Keçiörengücü | 32 | 45 |
11. Esenler Erokspor | 32 | 45 |
12. Boluspor | 32 | 45 |
13. Iğdır FK | 32 | 45 |
14. Pendikspor | 32 | 42 |
15. Sakaryaspor | 32 | 42 |
16. Ankaragücü | 32 | 38 |
17. Şanlıurfaspor | 32 | 37 |
18. Manisa FK | 32 | 37 |
19. Adanaspor | 32 | 27 |
20. Yeni Malatyaspor | 32 | -21 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Liverpool | 31 | 73 |
2. Arsenal | 31 | 62 |
3. Nottingham Forest | 31 | 57 |
4. Chelsea | 31 | 53 |
5. M.City | 31 | 52 |
6. Aston Villa | 31 | 51 |
7. Newcastle | 29 | 50 |
8. Fulham | 31 | 48 |
9. Brighton | 31 | 47 |
10. Bournemouth | 31 | 45 |
11. Crystal Palace | 30 | 43 |
12. Brentford | 31 | 42 |
13. M. United | 31 | 38 |
14. Tottenham | 31 | 37 |
15. Everton | 31 | 35 |
16. West Ham United | 31 | 35 |
17. Wolves | 31 | 32 |
18. Ipswich Town | 31 | 20 |
19. Leicester City | 30 | 17 |
20. Southampton | 31 | 10 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Barcelona | 30 | 67 |
2. Real Madrid | 30 | 63 |
3. Atletico Madrid | 30 | 60 |
4. Athletic Bilbao | 30 | 54 |
5. Villarreal | 29 | 48 |
6. Real Betis | 30 | 48 |
7. Celta Vigo | 30 | 43 |
8. Real Sociedad | 30 | 41 |
9. Rayo Vallecano | 30 | 40 |
10. Mallorca | 30 | 40 |
11. Getafe | 30 | 39 |
12. Sevilla | 30 | 36 |
13. Girona | 30 | 34 |
14. Osasuna | 29 | 34 |
15. Valencia | 30 | 34 |
16. Espanyol | 29 | 32 |
17. Deportivo Alaves | 30 | 30 |
18. Leganes | 29 | 27 |
19. Las Palmas | 30 | 26 |
20. Real Valladolid | 30 | 16 |