Geçtiğimiz yılın Eylül ayında, Türk dünyasının 2020 Kültür Başkenti Özbekistan’ın Hive şehrinde düzenlenen TÜRKSOY Kültür Bakanları Daimi Konseyi 38. Dönem Toplantısı'nda alınan kararla Bursa, 2022 Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilmişti.
Bursa için gurur duyduğumuz projenin heyecanı tam anlamıyla o günlerde hissedilemese de, geçtiğimiz hafta içinde resmi açılışı yapılan gecede Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, 20 ülkeden katılan 700’e yakın sanatçıya gecede ev sahipliği yaptı. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallılar Konseyi Türkiye Temsilcisi Binali Yıldırım, Türk Devletleri Teşkilatı Genel Sekreteri Bagdat Amreyev gibi değerli isimlerin konuk olduğu gecede Bursa’nın coşkusu görülmeye değerdi.
Gündüz programında Nevruz Bayramı kutlamaları ile başlayan etkinlikler, Türki Cumhuriyetlerinden gelen heyetlerin, Mehter Takımı’nın marşları eşliğindeki kortej yürüyüşü, atlı birlikler, okçular, kılıç kalkan ekibi ve konuk ülkelerden gelen halk dansları ekipleri ve halkın geniş katılımıyla etkinliğe ayrı bir renk kattı. Protokol üyelerine semeni takdimiyle devam eden programda, demir dövme ve ateş üzerinden atlama geleneği de protokol üyelerince yaşatılmış oldu.
Aktaş’ın günün anlamını belirten konuşmasının ardından, yaklaşık yarım asırdan bu yana Ticaret Borsası binası olarak kullanılan binanın Bursa Ticaret Borsası Başkanı Özer Matlı tarafından Türk Dünyası Kültür Başkenti Koordinasyon Merkezi’ne tahsis edilmesi duyarlı bir davranıştı.
***
KÜLTÜR BAŞKENTLİĞİ NEDEN ÖNEMLİ?
Kültür Başkentleri, kültür ve kültürel ürünlerin birleştirici gücünü kentler üzerinden pratiğe kavuşturmak amacıyla Yunanistan’ın eski Kültür Bakanı Melina Mercouri tarafından 1985 yılında “Avrupa Kültür Başkentleri” markası adı altında başlatılmış bir süreç. Avrupa Kültür Başkentleri uygulamasını İslam Kültür Başkentleri, Amerika Kültür Başkentleri, Güneydoğu Asya Kültür Başkentleri, Bağımsız Devletler Topluluğu Kültür Başkentleri ve Doğu Asya Kültür Kentleri gibi Kültür Başkentleri uygulamalarının takip ettiği görülüyor. Dünyanın farklı bölgelerinde Kültür Başkenti uygulamalarının bu denli hızlı yayılması, siyasal ve toplumsal alanda ortak kültür, iş birliği ve kültürel kimliğin oluşturulması anlamında kullanışlı bir süreç ve enstrümana dönüştüğünün göstergesi olarak görülebilir.
Kültür Başkentliği uygulamasının, kültürel uyum ve iş birliği açısından tüm dünyada yaygınlaşması sürecine Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı’nın (TÜRKSOY) çabalarıyla Türk Dünyası da dâhil oldu. 1992 yılında başlayan Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveleri’nde şekillenen fikirlerin bir yansıması olarak Türk Dünyası Kültür Başkentleri uygulaması 2010 yılında TÜRKSOY’un girişimi ile hayata geçirilmiş ve ilk kez 2012 yılında Türk Dili Konuşan Ülkeler Kültür Bakanları Daimi Konseyi’nin oy birliği ile Kazakistan’ın Astana şehrine ilk “Türk Dünyası Kültür Başkenti” unvanı verilerek süreç başladı. 2012 yılından beri TÜRKSOY tarafından sürdürülen Türk Dünyası Kültür Başkentleri uygulaması kesintisiz olarak devam ediyor…
***
ESKİŞEHİR ÖRNEĞİ, BURSA’YA NELER KAZANDIRIR?
2013 Yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti seçilen Eskişehir, demografik özellikleri itibariyle Türk dünyasının adeta bir özeti olarak nitelendirilmiş, tarihsel süreçteki toplumsal aktörler (muhacirler) ve siyasal yönetimlerin (Selçuklular, beylikler, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi) izlerinin bileşkesinde oluşan Eskişehirlilik bilinç ve kimliği ile Türk Dünyası Kültür Başkenti olarak seçilmesi arasındaki uyuma işaret etmiştir. Eskişehir’in Kültür Başkenti seçilmesi ile şehrin zaten var olan “Kültür Şehri” kimliği yerel değerlerin öne çıkarılmasıyla anlam kazanmış ve bu sıfat pekişmiştir. Diğer Kültür Başkentlerinden farklı olarak Eskişehir sadece bu yıla özel olarak ; “Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı”nı kurmuştur. Konuyu, Türk Dünyası çerçevesine layık bir yere getirebilmek için içlerinde Eski Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın da yer aldığı 11 akademisyen ile birlikte oluşturulan Mütevelli Heyeti ile “Türk Dünyası Vakfı” kurulmuş olması yapılan ya da yapılacak olan çalışmaların bir prensip ve disiplin içinde yönetileceğinin bir kanıtıdır.
Kaldı ki Eskişehir’in 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti olması ile Türkiye’de Kültür Başkentliğine dair farkındalık oluşmaya başladığı, süreçte başarılı etkinlikler gerçekleştiren Eskişehir’in hem ulusal ve hem de uluslararası alanda imajının güçlendirilmiş, “Türkname” ismi ile yıl boyunca an az 150 sayfalık 140 adet kitap yayınlanmış, bir Göç Müzesi inşa edilerek, ziyaretçilerin şehre olan bakış açılarının olumlu yönde gelişimi sağlanmış olduğunu ve neticede marka bir şehir haline geldiği gözden kaçmamıştır.
***
SAYGI, SABIR, METANET ve BAŞARI...
Bu tür “Uluslararası organizasyonlar” için yapılan planlamaların, amaca hizmet eden sonuçlara ulaşabilmesinde profesyonel bir bakış açısı gerektirdiğini düşünürüm.
Bursa Yerel Yönetim Yetkililerine soralım;
Bursa’mızın böyle bir Ajansı veya bu etkinliği bir yıl boyunca istenildiği seviyeye getirebilecek özel bir Vakfı var mı? Bursa Kültür ve Turizm Vakfı bu organizasyonun neresinde yer alıyor? Ya da Bursa için ayağa gelmiş çok büyük bir tanıtım fırsatını mevcut herhangi bir ilgili kuruluşa emanet edebilecek profesyonel ekibiniz mevcut mu?
Çünkü ortak Türk kültürünü, dilini, tarihini, sanatını, gelenek ve göreneklerini araştırarak ortaya çıkarmak, geliştirmek, korumak, gelecek kuşaklara aktarmak ve kalıcı kılmak önemlidir. Bilimsel, kültürel, sanatsal araştırma, inceleme ve etkinlikler yaparak, kültürel birliği ve dayanışmayı sağlamaya çalışırken dünya barışına, uygarlığına, bilime ve sanata katkıda bulunmak araç değil amaç olmalıdır. Türk kültürünün sevgi, hoşgörü ve akılcılık ilkelerine dayandığının bilinci içinde, Türk kültürünün uluslararası düzeyde benimsenmesine, yaygınlaştırılmasına çalışmak, bu yolda uygarlığa, dünya barışına ve insan haklarına hizmet etmek Türklüğün özünde vardır. Türk dünyası halklarının ortak geçmişini, tarihini, dil ve edebiyatını, kültür ve sanatını bir bütün halinde ele alan bilimsel araştırmaları güçlendirmek; ulusal tarihi, ana dili, edebiyatı, kültür ve sanatı, gelenek ve görenekleri gelecek kuşaklara aktarmak için ortam hazırlamak bizi diğer Uluslardan farklı kılan en önemli geleneklerdendir. Uluslararası ilişkilerde yeni dengelerin kurulmasını göz önüne alarak, bölge ve dünya çapında yeni kültürel yapılaşmayı desteklemek ise bu tür yakınlaşmaların daha da ileriye taşınmasında ele geçmiş en büyük fırsatlardandır.
Ve en büyük avantaj olarak gördüğüm;
Erdoğan’ın açık isteği, Alinur Başkan’a verdiği şahsi destek ile Ak Parti’nin kurmaylarının sıkça uğrak noktası olmuş bir Bursa’nın, 31 Mart seçimlerinde kaybedilen İstanbul’un yerine konması ve tüm imkânların seferber edilmesi tabii ki Bursa için “pozitif bir ayrımcılık” tır, önemlidir.
Her ne kadar Ak Parti tarafından İstanbul’un kaybı bir dezavantaj da olsa kazanılmış ve kazandırılmış şehir Bursa’dır. Büyükşehir başta olmak üzere, Pandemi sonrası yatırım ve kazanım aşamasında atağa geçmiş ilçe Belediyeleri, Bursa’nın dört bir tarafında çalışmalarına devam ediyor. Kaynakların iyi ve verimli kullanılması konusunda her Belediye Bursa’nın “ihtiyaçlarına yönelik” çalışmalarını ara vermeden sürdürüyor. “Birlikten Güç Doğar” sözü “Sağlıklı bir hiyerarşi” ile Bursa’da anlam buluyor...
murat yılmatürk 3 Yıl Önce
gerçeklerden kopuk bi yazzı olmuş... zira bursa olsa olsa suriyeli vatansızlarla, taliban afganlılar cenneti olmuş olabilir... yada beton Bursa...