bursagorus.com.tr
2022-03-01 05:00:00

Su sıkıntımız var mı?

Prof. Dr. Güray Salihoğlu

01 Mart 2022, 05:00

Bu duygunun nasıl bir şey olduğunu biliyor musunuz? İçecek su bulamama duygusu. Ben bilmiyorum. Bugüne kadar böyle bir durumla hiç karşılaşmadım. Suların biraz kesildiği zamanlar oldu elbette. Ama kısa sürede geri geldiği için zamanını hatırlamıyorum bile.

Şimdi elimde bir bardak su var. “Devamı gelecek mi acaba,” diye düşünmeden suyumu içiyorum. Şimdilik böyle. Bu duyguyu tanımıyorum. Ama göstergeler diyor ki “Çok yakın bir gelecekte sen de bu duyguyu tadacaksın, sonuçlarını yaşayacaksın.”

Su kıtlığı, su ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetecek kadar suyun olmaması anlamına geliyor. Dünyada neredeyse her kıtada yaşanıyor su kıtlığı. Yaklaşık 2,8 milyar kişi her yıl en az bir ay su kıtlığıyla karşı karşıya kalıyor.

Dünyada 1,2 milyar insan içme suyuna erişemiyor. Yani benim bilmediğim durumun içinde yaşıyor 1,2 milyar insan.

Su kıtlığı diye başladığınızda su stresi, su krizi gibi kavramların da peş peşe sıralandığını görüyorsunuz. Suyun yanlış yönetilmesi ve aşırı tüketilmesi iklim değişikliği etkileriyle birleştiğinde su kıtlığı artıyor. Su kıtlığı, hijyen problemiyle birlikte getirdiği halk sağlığı tehdidinin yanı sıra gıda güvensizliğini de karşımıza çıkarıyor. Gıdasız kalma riski, içecek su bulamama riski, su krizi riski sadece Afrika kıtasının sorunu olmaktan çıkıp hepimizin sorunu oluyor.

Kuraklık ve İklim Değişikliği

Kuraklık, yağışlar olmadığında ortaya çıkan doğal bir olay. Belli süreler boyunca dünyanın belli bölgelerinde ortaya çıkıyor. Yağmur suyu miktarı bölgeden bölgeye, mevsimden mevsime değişim gösteriyor elbette. Ancak iklim değişikliği yağış desenlerini değiştiriyor. Küresel su kaynaklarının kalitesi ve dağılımı değişiyor. Sıcaklıkların artması topraktaki nemin daha hızlı buharlaşmasına neden oluyor. Sıcak hava dalgalarını daha sık görmeye başlıyoruz. Ve kuraklık geliyor…

Kuraklık, orman yangınları için uygun koşulları oluşturuyor. Kurak bölgeler gittikçe kuraklaşıyor…

Artan Talepler ve Suyun İyi Yönetilmemesi

Sekiz milyar civarında bir insan nüfusu gezegen üzerinde yaşamaya çalışıyor. Hepsinin suya ihtiyacı var. Kentleşmeyle birlikte taleplerin katlanarak artması, endüstriyel ve tarımsal amaçlarla kontrolsüz su tüketimi…

Hidrolojik çevrim var, Dünya’daki su bitmiyor, diyebilirsiniz. Su yer değiştiriyor, kirleniyor, güvensiz ve içilemeyecek hale geliyor… Su kirliliği her yıl pek çok insanın ölümüne neden oluyor.

Gezegendeki suyun yaklaşık %97,5’u tuzlu sudan oluşuyor. İçme suyu yalnızca %2,5 oranında. Düşük orandaki bu içme suyunun %79’u buzullarda, %20’si ise yeraltında gizli. İhtiyaçlarımızı karşılamak için kolayca ulaşabildiğimiz kısım ise toplam içme suyunun ancak %1’i kadar. Bu kısım yağışlarla yenileniyor.

Suyu kullanırken sürekli kirletiyoruz. Kirlenen suyu geri kazanmadığımızda, bu suyun çoğu geçtiği alanları kirleterek okyanuslarda son buluyor. Toplam su miktarı değil belki, içilebilir su miktarı böyle azalıyor. Su kıtlığı başlıyor.

Su kıtlığı insanlığın %40’ından fazlasını etkiliyor. Her geçen gün daha fazla ülke su stresi yaşamaya başlıyor. 2050’ye gelindiğinde dünyadaki insanların en az dörtte birinin tekrarlayan su yoksunluğuna maruz kalacağı tahmin ediliyor.

Suyu korumak, yalnızca ihtiyacımız olduğu kadar kullanmak demek.

Suyu korumak, gelecek nesillere tuzlu su değil içme suyu bırakabilmek demek.

Suyu korumak, onu temiz tutmak demek; suyu temiz tutarken çevreyi de korumak demek.

Biz suyun kıymetini biliyor muyuz?

İnsanın kıymet bilme mekanizması çok sınırda çalışıyor. Yani insanın eyleme geçmesi, bıçak kemiğe dayanmadan gerçekleşmiyor. Bıçak kemiğe dayandığında da geriye yapacak fazla şey kalmamış oluyor.

Su kıtlığının yaşanacağını önceden bilmek, öngörmek, insanın yeterince önlem almasına yetmiyor.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.