bursagorus.com.tr
2022-03-22 09:08:36

Siyasetin Finansmanı

Prof. Dr. Bekir Parlak

22 Mart 2022, 09:08

“Demokrasi”nin, modern devletlerin keşfettikleri en iyi yönetim biçiminin olduğu çoğunlukla kabul görmektedir. Antik Yunan’da doğrudan uygulanan demokrasi modeli ile halk doğrudan yönetime katılma şansı bulmakta ve “agora” denilen toplantı alanlarında yönetime dair öneri ve şikâyetlerini dile getirebilmekteydi.

İdeal bir demokrasi modeli olan bu modelin günümüzdeki devasa halk kitlelerine ve genişleyen yönetim alanlarına sahip toplumlarında uygulanması mümkün olmamıştır. Bunun çözümü olarak “Temsili Demokrasi” keşfedilmiş ve yaygın bir uygulanma alanı bulmuştur.

Temsili demokraside halk seçim yolu ile temsilciler seçmekte ve bu temsilciler halkı parlamentolarda temsil ederek oluşan politikalara müdahil olmalarına veya çıkarlarına uygun politikaların oluşmasına aracılık etmektedir. “Siyasetin Finansmanını” anlamlı kılacak olan da bu iki kutup arasında oluşan ilişkinin şekli olacaktır.

Temsili demokraside önemli bir konu olarak “seçim” karşımıza çıkmaktadır. Seçmenler kendilerini temsil edecek kişileri seçim yoluyla belirlemektedir. Seçimin nasıl yapılacağı ve temsilin tam olarak nasıl sağlanacağı önemlidir. Temsili demokrasinin sorunsal bir alan oluşturan tarafı olan seçim çokça tartışılmıştır.

Seçim sürecinde yaşanacak olan yolsuzlukların demokrasi kültürüne zarar vermesi büyük bir risktir. Bu riskin ortadan kaldırılması veya en aza indirilmesi için en başta uygun yasal düzenlemelerin yapılması şarttır. Devamında toplumdaki bireylerin tek tek sahip oldukları vicdani konumlanma bu riski ortadan kaldıracak önemli bir etken olacaktır.

“Yeni Sağ” düşüncenin etkisiyle devletin küçülmesi sonucu devletten boşalan alanlara özelleştirme yolu ile piyasa ve çıkar grupları girmeye başladı ve devlet ile toplumun iç içe geçmesi bir anlamda hız kazanmış oldu. Bu iç içe geçme zamanla karşılıklı bir çıkar ilişkisine dönüşmüş ve seçim yolu ile iktidara gelenler seçmenlerin oylarına ihtiyaç duydukları için onlardan çeşitli avantajlar sağlayarak buna karşılık onlara avantajlar sunmuşlardır.

Seçilenler bu sayede hem iktidarlarını sürdürmeyi hedeflemişler hem de bu yolda gerekli olan ekonomik kaynağı bulabilmişlerdir. Benzer şekilde seçmenler ya da daha geniş kapsamlı olarak vatandaşlar da seçilmişlere hem oylarını pazarlama konusu yapabilmişler hem de siyaseti ekonomik olarak finanse ederek sonraki dönemde kendi politikalarını kabul ettirebilmeyi temin etmişler.

Seçen ve seçilen arasındaki “oy ticareti” olarak nitelendirebileceğimiz bu karşılıklı ilişki sarmalından modern bir kavram olan “Siyasetin Finansmanı” kavramı doğmuş ve bu kavram günümüzde de varlığını güçlü bir şekilde devam ettirmektedir.

Siyasetin Finansmanı, dar anlamda, seçim dönemlerinde parti ve adayların ya da diğer bir ifade ile seçim kampanyasının finansmanı olarak düşünülse de, geniş anlamda, seçim ve seçim zamanın dışında kalan dönemlerde siyasi partilerin varlıklarını ve faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için parasal ve parasal olmayan kaynağa gereksinim duymalarını ifade eder. Siyasal kampanyaların içeriğinde ve uygulanışında 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren büyük bir dönüşüm yaşanmıştır.

1950’lerden sonra Amerika Birleşik Devletleri’nde, 1970’lerde Avrupa’da ve sonrasında tüm temsili demokrasilerde düşük bütçeli, güçlü parti yapılarının aracılık ettiği ve basının bilgi aktarıcı olarak kullanıldığı bir kampanya biçimi yürütülürken, bu tarihten sonra çok büyük bir bütçe ile gerçekleştirilen, zayıflamış bir parti yapısına paralel olarak çoğunlukla güçlenmiş bir liderin kişiliği etrafında dönen ve gelişen olanaklarla birlikte basının artık bilgi aktarıcı değil, bizzat politik yapıyı şekillendirici bir aktör olarak sahneye çıktığı bir kampanya şekline geçilmiştir.

Yeni dönemde seçmenin politikayı, medyanın kendisine sunduğu bilgi ile takip ettiği ve sürecin sonucunda kararını verdiği son derece dar bir politik ortama geçişi hızlandırmıştır. Medya etkili bir aktör olarak ortaya çıkmış ve yasama, yürütme ve yargının yanında adeta dördüncü bir erk olmuştur.

Siyasetin Finansmanı birçok boyutu olan bir kavramdır. Bazı kesimler siyaseti finanse ederek politika oluşumuna yön vermeye çalışırken, bazı kesimler için ise siyasetin kendisi dolaylı olarak bir gelir kapısıdır. Siyaseti finanse edenlerin siyasal alana sirayet biçimleri çeşitli şekillerde karşımıza çıkabilmektedir.

Siyaseti finanse edenler siyasal alana nüfuz etme biçimleri kabaca şöyle sıralanabilir:

Çoğunlukla seçilme ihtimali olan kişileri destekleyerek bu kişilerin seçilmesi durumunda kendilerine rant devşirme yoluna gitmektedirler. Bazen de kendilerini güvenceye almak için bütün adayları destekleme yolu seçilmektedir. Böylece risk alınmamış olur ve her kim seçilirse seçilsin kendileri kazanmış olacaktır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde çoğunlukla yakın akraba veya eş dost siyasete girmekte ve çevreleri bundan rant sağlama yoluna gitmektedir. Siyaseti finanse edenler bazen doğrudan kendileri aktif siyasete dâhil olarak çıkarını azami kılmaktadır.

Siyasetin Finansmanı’nın kapsamı itibariyle yerel ve küresel boyutunun bulunduğu gerçeği artık yadsınamaz bir durumdur. Küresel ölçekte rol sahibi bazı ülke ve çokuluslu şirketler konjonktürü kendilerine göre tasarımlamak istedikleri ülkelerde çeşitli parti veya adayları destekleyerek bu emellerine ulaşmayı hedeflemektedir. Birçok ülkede darbe ortamını hazırlamak için gereken psikolojik, ekonomik ve sosyolojik şartların sağlanması adına mali kaynakları buralara aktarılmaktadır.

Diğer taraftan yerel ölçekte faaliyet gösteren bazı firmalar yerel seçimlerde seçilmesi muhtemel adaylara finansal kaynaklar aktararak bu kişinin seçilmesi halinde kendilerine çıkar sunmasına ortam hazırlamaktadırlar.

Farklı açılardan ele alındığında siyasi parti ve adayların finansmanı konusu seçimlerde ekonomik gücün siyasi güce dönüşmesine zemin hazırladığı gibi finansal güç sahibi kişi ve kurumların siyasal alanda güç oluşturmasına sahne olması açısından da önemlidir. Diğer taraftan iktidarı elinde bulunduranların bu güçlerini kullanarak siyasal rant elde etme girişimleri de Siyasetin Finansmanı konusunun önemini ortaya koymaktadır.

Demokratik düzenin önemli bir öğesi olan siyasal partilerin ve adayların, etkinliklerinin yasal düzenlemeye tabi olması demokratik düzenin devamlılığını sağlayan temel etkendir. Siyasal iktidarı elde etme sürecinde siyasal partilerin ve adayların finansal kaynağa daha çok ihtiyaç duymaları, siyasal partilerin ve adayların özellikle gelir-gider hesapları konusunda yasa koyucular tarafından belli düzenlemelerle sınırlandırılmalarını gerektirmiştir. Bu düzenlemeler, Siyasetin Finansmanı sürecinde oluşan siyasal yozlaşma olgusunu önlemenin de bir yolu olarak da görülmektedir.

Siyasete aktarılan parasal ve diğer finansal araçlar iki kaynaktan beslenmektedir. Bunlardan birincisi devletin doğrudan parti ve adaylara kamusal destek sağlaması iken, ikincisi özel bağışlardır. Hem Amerika Birleşik Devletleri’nde ve hem de Türkiye’de de kamusal destekler mevcuttur. Ancak siyasal yapılanma, ekonomik gelişmişlik vb. sebeplerden dolayı iki ülkede kamusal desteklere yaklaşımlar farklılık göstermektedir.

Türkiye’de özel finansal kaynaklara ulaşma güçlüğü ve bakış açısından dolayı kamusal desteklere daha çok ilgi gösterilmektedir. Oysa Amerika Birleşik Devletleri’nde kamusal destekler çoğunlukla yetersiz görünmekte ve özel kaynaklar daha çok tercih edilmektedir.

ABD’de siyasetin özel kişiler tarafından finanse edilmesi halk tarafından son derece olağan karşılanmakta iken, Türkiye’de bu durum çoğunlukla yolsuzluğun kaynağı şeklinde yorumlanmaktadır. Siyasal miras ve sahip olunan kültür ile olan ilişkiden kaynaklanan bu farklılığın birçok nedeni bulunmaktadır.

Amerikan siyasal tarihi gözlemlendiğinde birden fazla milletin sonradan oluşturduğu bir yapılanmanın oluşturduğu devlet mekanizması sürekli sermaye sahiplerinin müdahalelerine açık olmuş ve onlar tarafından şekillendirilmiştir. 

Türkiye’de devlet aşkın bir konumu işgal etmekte olup müdahalelere karşı daha korunaklı olduğu ve alanına herkesin giremeyeceği bir mekanizma olarak tahayyül edilir. Türkiye’de imparatorluk kültüründen miras kaldığı üzere devlet yegane otorite sahibidir, saygıya layıktır ve temel güç merkezidir.

Siyasetin özel kişiler tarafından finanse edilmesi günümüzde artan seçim maliyetlerini karşılamak ve daha geniş seçmen kitlesine ulaşmak için bir zorunluluk iken, bu durum aynı zamanda içinde ciddi sakıncalar da barındırmaktadır. Bu sakıncaların giderilmesi için çeşitli tedbirler alınması gerekir.

Bu tedbirleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

Bağışlara sınırlama getirilmesi: ABD, Kanada, Yeni Zelanda gibi ülkelerde bağışlara bir sınırlama getirilerek paranın siyaseti yozlaştırmasına engel olunmak istenmiştir. Birçok ülkede siyasete yapılan bağışlar bir katılım kanalı olarak yorumlanmaktadır. Dolayısıyla sınırlamanın bu katılıma engel olmayacak bir biçimde yapılması gerekir. Amaç çok büyük meblağlarda kaynakların siyasete girmesini önlemektir. Özel bağışların demokrasiyi esir almaması için yeterli oranda kamu desteğinin sağlanması: ABD, Türkiye, İngiltere, Kanada ve daha pek çok ülkede parti ve adaylara kamusal destekler sağlanarak özel kişi ve kurumların etkisi kısılmak istenmektedir. Kamunun siyasete ayırdığı destek sadece parasal değildir. Ücretsiz yayın yapma, posta hizmetlerinden yararlanma, ilan ve reklam olanaklarından faydalanma vb. birçok olanak sunulmaktadır. Parti ve adayların harcamalarına kota getirilmesi: Seçim rekabetinin adil olması için sınırlama getirilmesi zorunludur. Aksi takdirde yeni kurulan partilerin ve mali olanaklardan yoksun partilerin diğerleri ile yarışması olanaksız olacaktır.

Siyasetin ihtiyaç duyduğu finansal kaynakları elde ederken başvurduğu yöntem son derece önemlidir. Yasadışı veya ahlakdışı bir şekilde kaynak bulma yoluna gidilmesi sağlıklı işleyen bir demokrasi için sorun oluşturabilmektedir. Siyasette yolsuzluk ve yozlaşmanın yaşanmaması ve etik kurallara uygun şeffaf bir ortamın oluşması için kamu ve özel sektör aktörlerinin Siyasetin Finansmanı’nı düzenlemek için birlikte çalışması gerekmektedir.

Bu konuda ilk önce temel oluşturmak için gerekli yasal düzenlemeler yapılabilir. Akabinde uygulama için bilinçlendirme, tanıtma faaliyetleri yapılır ve bu durum cezai müeyyide ile desteklenir.

Seçmen nezdinde siyaset ve para ilişkisi ülkelerin sahip oldukları toplumsal hafızaya bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde bu ilişkiye şüphe ile yaklaşılsa da çoğunlukla gerekli olduğu noktasında bir konsensüs vardır. 

Ancak Türkiye açısından bu konsensüsün olduğunu söylemek son derece güçtür. Türkiye’de siyaset ve para ilişkisi büyük oranda tehlikeli ve manipülasyona açık bir alan olarak görülmekle ve şüphe ile yaklaşılmaktadır.

---

Siyasetin Finansmanı başlıklı bu metin, Doktora Danışmanlığını yaptığım Mehmet Şirin ile birlikte yürüttüğüm ve başkanlığımdaki jüri tarafından kabul edilerek onaylanmış doktora tezi çalışmasından yararlanılarak kaleme alınmıştır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.