Nereden Nereye…
Çağlar önceki eski kentlerdeki idari yapılanmadan modern devlete gelinceye kadar geçen yüzyıllar içinde, dünyanın farklı coğrafyalarında devlet için farklı gelişim çizgileri takip edilebilir. “Site” halindeki örgütlenmeden devasa imparatorluklara ilerleyen bu süreç, insanla otorite arasındaki egemenlik etkileşiminin uzun bir hikâyesidir. “Mülk Devleti”nden “Polis Devleti”ne gelişen evrelerde toplumlarda egemenliğin şeflere, kent yönetimine, derebeylerine, dini üst otoritelere, krallara ve monarklara devredildiği bilinmektedir. O devrin koşullarına göre meşru ya da görece meşru kabul edilen bu üst siyasal otorite biçimleri, modern çağlarda yepyeni görünümler kazanmıştır.
Devirden Devire Devlet Biçimleri
“Hukuk Devleti” olarak nitelenen devlet, geçmişteki devlet biçimlerinden oldukça farklıydı. Hukuk Devleti seviyesine ulaşan devlet formu, 20. Yüzyılın başlarından itibaren, bilhassa da II. Dünya Savaşı’ndan sonra belirgin bir şekilde “Refah Devleti” formuna evrilmiştir. Refah Devleti, yeni yüzyıla doğru evrilerek milenyumda yerini yeni bir forma bırakmıştır. Bu “Dijital Devlet”tir.
Çağın Devleti: Dijital Devlet ya da Akıllı Devlet (Smart State)
Dijital Devlet (Digital State) aşağıdaki temel özelliklere sahiptir: e-devlet tabanlı devlet-vatandaş etkileşimi, analog bilgi işlem teknolojileri, yüksek teknoloji iletişim sistemleri ile donatılmış organizasyon yapıları, yapay zekanın kamu yönetimine dahil edildiği dijitalleştirilmiş bir devlet mekanizması, nesnelerin internetinin kamu sektöründe pratik edilmesi, post-modern yönetim paradigmalarının belirlediği kurumsal işleyiş, kamu hizmetlerinde yüksek düzeyde e-yönetişim ve üst düzey çevrimiçi sistemlerin desteklediği hizmet arzları. 21. Yüzyılın ilk yarısında kendini iyice gösteren bu yeni devlet formuna “Akıllı Devlet” de (Smart State) denilebilir.
Devlet 5.0
Devlet 5.0 için, bu aşamaya gelinceye dek devletin ana aşamaları, diğer bir deyimle devlet formlarının ana dönemleri şu şekilde sıralanabilir: “Mülk Devlet: Devlet 1.0”, “Polis Devlet: Devlet 2.0”, “Hukuk Devleti: Devlet 3.0”, “Refah Devleti: Devlet 4.0” ve "Dijital Devlet" ya da “Akıllı Devlet: Devlet 5.0”. Bu kısa yazıda devletin gelişimi tüm bu formlar esas alınarak ve tarihsel olarak ana dönemleri itibariyle şu şekilde betimlenmiştir. Ana dönemler açısından bakıldığında; İlk Çağa Kadar Devlet, Antik Çağda Devlet, Orta Çağ'da Devlet, Yeniçağ’da başlayan Modern Çağın Devleti ve son olarak 21. Yüzyılda Devlet.
Çağın Tartışmaları Merkezinde Devlet
Hemen tüm dünyada, klasikten modern dünyaya gelişen toplumların gelişim süreçlerinin bir devamı niteliğinde, devlet yapısında meşruiyetin yerleşmesi, halkın kabul ettiği egemenlik türleri, yeni yönetim biçimleri ve hukukun üstünlüğünün gelişimi tartışılmaktadır. Nereye elimizi atsak devleti buluyoruz. O yüzden ekonomik, toplumsal, kültürel, politik ve diğer alanlardaki arayış ve tartışmaların merkezinde ister istemez devlet sımsıkı yer tutmaktadır. Asıl soru gelecekte devletin ne olacağıdır. Gelecekte devletin nasıl olacağını bugünden kendini gösteren kimi işaretleri ve önermeleri çerçevesinde analiz edebileceğimizi bilgi ve verilere sahibiz. Devletin geleceğini tam olarak tahmin etmek neredeyse imkânsız olsa da, devlet dünyasında derin ve kalıcı dönüşümler olacağı kesindir.
Tekno-Devlet mi geliyor?
“Tekno-devlet” formu olarak kabul edilebilecek bu yeni yapı, insan tarafından yürütülen bir mekanizmadan ziyade akıllı teknolojilerin, yapay zekânın, robotik sistemlerin, dijital platformların etkili bir şekilde işlev göreceği olağanüstü bir organizma olacaktır. Devletin ufkunda yeni bir şafak doğuyor. Etraf iyice aydınlandığında gördüğümüz manzara çok farklı olacaktır. Yeni yüzyılda, bu konuda birçok tahmin, öneri, fütüristik yorum, hatta ütopik hayaller ve distopik kabuslar yazılıyor ve konuşuluyor. İşin aslı bunu deneyimleyerek ve görerek öğreneceğiz.
Milenyumda Siyaset ve Devlet
Şüphesiz, milenyumun "yeni devleti" insanoğlunun olağanüstü deneyimlerden biri olacak. Devlet belki şekilden şekle girecek ve içeriği ve bileşimi kökten değişecek. Fakat her zaman sosyal ve politik bir varlık olarak var olacaktır. En azından bugünkü veriler ve akıl bize bunu söyletiyor. Toplumlar daha yüksek bir siyasi otoritenin varlığından kolayca vazgeçemezler. Dağıtım, güvenlik, adalet, diplomasi, makro politikalar, hakların korunması, topyekûn kalkınma, eşitsizliklerin giderilmesi, servetin adil dağıtımı ve ülke çapında denge politikalarının yürütülmesi devletin varlığının nedenleridir. Bunlara terörle mücadele, göçlerin yönetimi, afet politikaları, salgınlara karşı önlemlerin alınması gibi kritik gereklilikleri de ilave edebiliriz. Bireylerin genel olarak siyasete yaklaşımları ve siyasetten beklentileri değiştikçe, buna koşut olarak devlet de kendini değiştirmek zorunda kalacaktır. Devlet ileriki yaşamını küresel boyutta, yerel parçalanmalar halinde veya makro entegrasyon(lar) yoluyla sürdürebilir. Biçimsel olarak ise “insan-robot” devlet veya bir “yarı insan robotik devlet” de olabilir. Ki insan ile yapay zekânın birlikteliğine “sentor” denir; geleceğimizi sentörler yönetebilir. Ancak, devlet bir şekilde insanın kendisinin varlığını hissetmesini sağlayacaktır. Bu Dünyanın "devlet" olmadan duracağına kim inanıyor? En azından şimdilik...
Toplum 5.0/Devlet 5.0
Toplum 5.0 çağında Devlet 5.0, yakın ve orta vadedeki geleceğimizi kavramak için iki kritik anahtar olabilir. İnsanlar geleceği daima merak etmişlerdir. Çağlar boyunca hep gelecekleriyle ilgili tahmin ve öngörülerde bulunmuşlardır. Ne yazık ki çağımızda bu tahmin etme işinin rengi ve isabet oranı da değişti. Geleceği tahmin etmek zorlaştı. Bundan 200 sene önce insanlar önlerindeki 100 yılı kolayca projekte edebiliyorlardı. 2020 yılındaki insanlarının bunu benzer kesinlikle ve isabetle önlerindeki 50 yıl için yapmaları neredeyse imkânsız hale geldi. Bırakın onu, insanoğlunun bunu 25 yıl için bile isabetli bir şekilde yapabilmesi artık çok zor. Öyleyse, geleceğin devletini nasıl olur da bugünden kavrayabiliriz. Yine de bu gerçeklik bize, içinde bulunduğumuz dönemdeki ve yakın gelecekteki devleti yorumlamamıza engel değildir.
“Kendinden Menkul Devlet”e Geçit Yok
Yeni bir devlet anlayışı sadece “siyasi” olan değil, aynı zamanda “yasal” olan, “kurumsal” olan ve daha da önemlisi “sivil” olan bir ilkeler ve gerçeklikler manzumesidir. Artık, devletin kendinden menkul egemenliği kabul edilmiyor; bunun yerine, devletin diğer toplumsal birimlere, sivil örgütlere, özel inisiyatiflere, bireysel girişimlere ve tümüyle topluma karşı daha fazla bağımlılığı gündemde tutuluyor (Heper, 1985: 86).
Kritik Konu: Devletin Meşruiyeti
Devlet niçin var, devlet kim/kimler için var? Devletin meşruiyetinin asıl dayanağı ne olmalıdır? Ve devlet “ne kadar” olmalıdır şeklinde ifade edilebilecek ampirik bir yığın soru ciddi olarak yanıtlanma gereğini hissettirmektedir. Topluma yönelik temel hedeflerin nasıl belirleneceğinin, toplumun temel ihtiyaçlarının ne şekilde karşılanacağının, devletin egemenliğinin başka türlü kullanılma şekilleri karşısında toplumu nelerin beklediğinin, toplumun ortak çıkarlarının nasıl maksimize edileceğinin ve devletin hangi hacimde optimal kılınacağının yanıtları rasyonel, nesnel ve bilimsel olarak verilmeden, ne modern ulus devletin çıkmazları aşılabilecek, ne de devlet denilen o leviathanın karanlık dehlizlerine ışık tutulabilecektir.
Hülasa;
Kısacası devlet 21.Yüzyılın kabaca ilk çeyreğine yakın bir zaman diliminde değişimi uğramaya başlamış olup, bu amansız değişim son hızla sürmektedir. İlerleyen yıllarda dünyada devlet denen bu “leviathan”ın başına daha nelerin gelebileceği tam olarak kestirilemese de, hem şeklinin şemalinin hem de içeriğinin geri dönülmez bir biçimde değişeceği öngörülebilir. Post-modern dönemin, küreselleşmenin, yeni liberalizmin, bilgi toplumunun, dijitalleşmenin ve kamu yönetiminde yeni hizmet sunumu yöntemlerinin odağındaki “devlet”, geçmişteki formatıyla kıyaslandığında deyim yerindeyse tanınmayacak kadar değişebilir. Ve bunu büyük ölçüde genç nesil gerçekleştirecektir.