Konvoy
Kamil abi, ne diyorsun abi sen bu Ukrayna işine? Ne diyeceğim Mirzat, savaş işte… Ruslar tiyatrocu için neonazi diyor be abi. Ne bileyim yahu… Adam hem tiyatrocu, hem Musevi, hem de neonazi olur mu hiç bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki, Ukrayna’da 18 dil varmış. Demek bir yolunu bulmuşlar anlaşıyorlar. Kamil abi daha da tuhafı, Ukrayna’daki çok sayıda nükleer santrali de Ruslar yapmış. Abi farkında mısın, bu bahçesindeki eğitim tesisine bomba düşen ve Çernobil’den kat kat güçlü olan reaktör bize Çernobil’den daha yakın. Çernobil’de savaş bile yokken patlatmayı becermişti bunlar Mirzat. Bizim bakan da televizyona çıkıp çay içmişti afiyetle. Benim bir arkadaşım var, her yere gidip mangal yakıp köfte pişirir. Serseri geçen gün bana, “Nükleer reaktörde et nasıl pişer acaba” diye sordu. Arkadaşların beni hiç şaşırtmıyor Mirzat. Zaten biraz daha saçmalanırsa, et yerine reaktörde biz pişeceğiz. Kazım Koyuncu’yu hatırlarsın değil mi abi… Allah rahmet eylesin hiç hatırlamam mı, “Vay seni Cerrahpaşa içmem suyundan içmem” diyen türküyü… Ruslar kendi yaptıkları santralleri şimdi bombalamazlar herhalde abi… Çernobil’i kim bombaladı ki, insanoğlu hep hata yapar Mirzat. Çok haklısın abi. Ben en çok televizyonda, haritanın önünde elinde sopa ile bekleyen adamları seviyorum. Başka yerle bağlantı yapılınca koca adamlar, tahtada cezaya kalmış gibi ellerinde ince bir sopa ile orada durup öyle bekliyorlar. Geçen gün bir emekli subay dedi ki, “Bu kadar uzun konvoy olmaz, olsa bunu Ukraynalılar vurur” dedi. Amerikalılar uzaydan çekip çekip konvoyun resimlerini yayınladıkları için herhalde Ruslar da, “Evet bizim konvoy bayağı uzun oldu” demişler. Hep televizyon seyrediyorsun galiba Mirzat, işin gücün yok mu senin… Abi “naklen” yayınları çok severim, maç olsun, savaş olsun seyrederim. Eskiden naklen savaş yayınlarında Peter Gabriel diye birinin enstrümental bir bestesini çalarlarmış. Irak savaşı ile o melodinin ne ilgisi var Kamil abi? Ne bileyim be Mirzat, benim öyle bir şeyden haberim yok. Sen hiç helikopter pistli yat görün mü Kamil abi, ben Bodrum’da görmüştüm. Ne alaka? Şey için diyorum, şimdi oligarklar Bodrum’a gelmeyecek mi? Ne bileyim oğlum ben. Benzin mi artık mazot mu ne yakıyorlarsa, çok yakar o yatlar herhalde Kamil abi… Valla insan ne kadar zengin olursa olsun bu benzin fiyatları ile zorlanır be abi. Senin de düşündüğüne bak Mirzat. Parası çok olan neden zorlansın. İstersen sana daha küçük ölçekli bir örnek vereyim. Et fiyatları ne kadar artarsa artsın, Bursa’da kebapçının önündeki kuyrukta ben bir azalma göremiyorum. Demek ki parası çok olanlar, kebap fiyatlarındaki artışı iplemiyorlar be abim. Adamlara demek ki dokunmuyor bu artışlar. İktisat dersinde anlattıkları gibi, kebap talebi fiyat artışlarına esnek değil demek ki… Güzel, bakıyorum derslerle de ilgileniyorsun. Aslında ben daha çok Ukrayna’da üniversitede okurken eğitimi yarıda kalanların eğitimlerine nerede devam edebileceklerini merak ediyorum. Bizim buradaki üniversiteler onları alacak mı abi? Zamanında bize sığınanları aldığına göre, onlara da bir formül düşünülür herhalde. Dün gece TRT2’de bir GürcistanEstonya ortak yapımı, “Mandalina Bahçesi” adlı bir film izledim. Güzel filmdi, savaşın ne boktan bir şey olduğunu ne güzel anlatmış adamlar. Gürcüler, Çeçenler, iki de yaşlı Estonyalı filan. Anladığım kadarıyla, “mandalina bahçesi” barışı anlatıyor da filmin sonunda bahçedeki mandalinalar toplanamadan kaldı, ziyan oldu. Barışı her zaman ziyan olmuştur bu kafasız dünyada Mirzat. Haklısın abi. Gürcü ile Çeçen tam dost olmuştu, Çeçen’in Çeçen olduğuna inanmayan bir salak yüzünden ortalık kan gölüne döndü. Görmedim ama güzel film herhalde. Bu Rus konvoyunu da ilerde film yapar Hollywood herhalde. Güzel bir konu, ben olsam 64 kilometrelik konvoyda, yıkık bir köprünün başında iki Rus askerinin tanışıp akraba olduklarını anladıkları bir sahne de koyarım. Filmin adı da “Konvoy” olur. Gerçekten âlem adamsın Mirzat, nereden aklına geliyor bunlar. Sonra ne olacak? Sonra da bunlar babalarının, sığınak olarak kullanılan bir metrodaki en yaşlı adam olduğunu ve bu neonazinin ikisinin de gerçek babası olduğunu CNN yayınından öğrenirler. Yok artık. Ben olsam öyle yazardım. Daha da kötüsü, sonra o metroyu bombalama görevini de bu iki asker kardeşe verdirirdim. Olmaz ama ben bu filmi çevirsem, fon Müziği olarak, “Bana kaderimin bir oyunu mu bu?” şarkısını da kullanırım. Kaderlerinin oyunu mu bu? NATO’nun oyunu da olabilir, çünkü NATO elini ne taşın altına koymak istemiyor. Uçuşa yasak bölgeye, Ruslarla savaşmaya filan her şeye hayır diyor. Her şeye muhalif yani. Evet abi, adamlar tiyatrocuyu saldık çayıra, mevlam kayıra der gibi davranıyorlar. Olmuyor ama… Adamların derdi değil be abi, sorun gazı kesilenlerin sorunu. Bakalım şimdi yıllardır çalıştırdığı bizim işçilere, “karakafa” diyen Almanlar, ellerinde, “İki kişilik oda var istediğin kadar kal” yazan pankartlarla karşıladıkları sarı kafalılara ne kadar katlanacaklar? İnsan eti ağırdır Mirzat. Çok haklısın abi, bunlar şimdi sığınmacılarla önce biraz cicim ayları yaşayacaklar ama bakalım zaman bize ne gösterecek? Tek Polonya’ya göç eden sayısı yavaş yavaş bir milyona yaklaşıyor. Üstelik bu gelişme çok da kısa bir süre içinde gerçekleşti. Ne desen haklısın Mirzat. Belki o zaman kadar konvoyun da hikmeti çözülmüş olur. Konvoy karışık bir konu abi. Galiba Ruslar bunu, durmadan televizyona çıkıp harita önünde cezalı gibi duran adamların kafasını karıştırmak için yaptı. İHA’lar vurmuş senin konvoyu… Demek uzun konvoy olur ve birileri de bunu vururmuş abi. İstersen fazla kurcalamayalım konvoyu. Savaş bu be Kamil abi, kimin ne yaptığını anlamak için zaman gerek. Bekleyelim ve görelim bakalım önümüzdeki maçlar ne olacak…
Paylaş