Yıl 1980, sanıyorum Ağustos ayında yedek subay olmak için Tuzla Piyade Okulu’na gittim. Daha ilk günlerimizde beni orada gören Bursa’dan birkaç tanıdığım, fısıldayan bir ses tonu ile bana, “Bursalı olduğumuzu söylemeyelim” dediler.
Doğduğumuz büyüdüğümüz, ekmeğini simidini yediğimiz…
Sularında yıkandığımız şehre ihanet edip…
Onu sırtından bıçaklayacaktık.
Oradan buradanız deyip…
Bursa’yı boş geçecektik…
İhanet gerçekten büyüktü.
“Ben söylerim, ben Bursalıyım” dedim onlara.
Daha sonra soran herkese de dalga geçilme riskini bile bile, Bursalı olduğumu söyledim.
Belki dünyanın en kötü şehrinde de doğsam, büyüsem; çekinmeden oralı olduğumu söyleyecek bir bakışım vardı benim. Ama her ne olursa olsun Bursa: Hem güzel, hem tarihi hem alçakgönüllü ve insan gibi bir şehirdi bana göre.
Bursalı olmak…
Sevdiğiniz bir yerden olmak gibi bir şeydi.
Bursalı olmak…
İnsan hayatına göre daha uzun bir zaman diliminde yaşamak gibi bir şeydi.
Zamanın İstanbul’unda otobüslerde, “öğrenci” bileti alabilmek için üstünde çaprazlama, kocaman bir “TAŞRALI” yazan paso kullanmaktı Bursalı olmak. Acıydı ama gerçekti, İstanbul Bursa’ya, eski Osmanlı başkentine hep “taşra” gözüyle bakmıştı geçmişte. Bugün bile o izlere rastlayabiliriz ya neyse…
Şimdi Bursalı olmak…
Bursa’da karşılaştığınız biri gerçekten Bursalıysa, çölde vaha bulmak gibi bir şey oldu.
Bursa’da Bursalı, gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar kadar yalnız.
Bursalı olmak…
Facebook sanalında 120 bin kişilik bir grup, Cumhuriyet Bayramı kutlamasında parkta 100 kişi.
Öyle bir yalnızlık ki Bursalı olmak…
Anjelik reçelini, domates şeftalisini ve süt helvasını bilenlerin yalnızlığı bu.
Eski bir Bursalı, çocukların, “Top patladı, kandiller yandı!” ve “Ya mum, ya para” bağırışlarını kulaklarında saklar.
Bursalı olmak, manolya kokusuna alışkın olmak…
Eski Bursa’daki akasya ağaçlarını hatırlamaktır biraz.
Bursalı olmak…
Hem eski bir Osmanlı, hem de yeni bir Cumhuriyetçi olmaktır.
Osmanlı’nın son döneminde kurulan Bursa Erkek Lisesi’nin, Cumhuriyet döneminde de bir zamanlar olağanüstü düzgün ve parasız eğitim verdiğini bilmek ve buna saygı duymaktır. Eski lodosların ahşap evlerini salladığı Bursa, simitlerin pekmeze batırıldığı zamanları hatırlamaktır biraz.
Kartaca’dan kalkıp Anibal’in buraya gelip gelmediğini, Timur’un fillerini, saltanat kapının şimdi nerede olduğunu filan düşünmek...
Cumalıkızık’ta bir fırında pişirilen lokumun tadını unutamamak…
Eski Mudanya’yı, Uludağ’daki çadırlı kampları hatırlamak…
Sevdalanmaktır Bursalı olmak.
Pirinç Han’ının oradan geçerken eski baharat kokularını duymak...
Atatürk Stadyum’undan yükselen, “Goool”…
Teksas tribününden yükselen kibar sesleri…
Ve Bursaspor’un şampiyon olduğu günü hatırlamak...
“Denize doğru Gemlik’i göreceksin” tabelasına şaşırmamaktır.
Sabah karanlığında Sanayi Bölgesi’ne giden işçilere selam vermek...
Kozahan’ın ortasında çay içmek…
Yıldırım’a doğru kara tezgâh şıkırtılarını dinlemek…
Evden eve geçen Pınarbaşı suyunun düşlerini görmek…
Emir Han’da çay içerken, Osmanlı’nın o hanı Ulucami’den bile önce yaptığını düşünmektir Bursalı olmak.
Benim gibi eski bir Bursalı için Bursalı olmak…
Kentin büyükşehir olduğu günün, ortak tek bir delimizin bile kalmadığı Deli Ayten’in öldüğü gün olduğunu yazmaktır.
Bodrum ile fazla haşır neşir olursa Bursa’nın onu defterden silip silmeyeceğini, kıskanıp kıskanmayacağını…
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi, Bursa’da zamanın yekpare olup olmadığını düşünmek…
Onu, “Benim Bursalarım” diyecek kadar sahiplenip, kitaplar yazmaya kalkmaktır Bursalı olmak.
Yağcı Cemal’in konağının ve Mudanya demiryolunun eski fotoğraflarına bakıp üzülmek...
Zafer Plaza’nın arkasındaki Hoca İlyas Okulu’nun, Amerika kıtasının keşfinden 24 yıl önce yapıldığını…
Eski Bursa’nın Paşa Çiftliği’nde bitip bitmediğini incelemek biraz Bursalı olmak.
İnsanı sevmek…
Alçakgönüllü olmak…
İnsana insan gibi davranmak…
Ve insan olmak galiba Bursalı olmak.
Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar kadar yalnız olsak bile…
Erhan Özdemir 3 Yıl Önce
Necmicim sağol. Bütün kalbimle düşüncelerine katılıyorum
Bülent Batmaz 3 Yıl Önce
Hocam, Gaziantep liyim ama, öyle güzel yazmışsınız ki neredeyse, Bursalıyım diyeceğim.. Herkesin kalbindeki ni, bulup yazmak bu olsa gerek.. Kırmızı Oda, terapisi gibi gelmiştir, Okuyan Bursalılara..
Orhan Yakışık 3 Yıl Önce
Tebrikler abim şahane bir anlatım olmuş teşekkürler bizlere hatırlattığın için
Harun Yakışık 3 Yıl Önce
Ağzına sağlık ağbim başarılar diliyorum