Dünyada birçok ülkede aileler, doğal gaz faturaları ile uğraşırken…
Bir bakar mısınız dünyada neler oluyor.
Enerji devi Shell son üç ayda kârını, 12 milyar pound arttırmış…
Hem de 14 kat.
Gözümüz yok ama yuh desem ayıp olur mu?..
14 kat…
Hani ferahlamak için söylüyoruz, yoksa bize ne İngiltere’den, bize ne enerji devi Shell’den.
Hem de aynı bizde olduğu gibi, herkes faturalarla boğuşurken ve yine İngiltere’de ailelerin önemli bir bölümü sabah, öğle, akşam yemeklerinden birini yemeden geçiştirdiklerini söylerken…
Hem de İngiltere’de.
Yine yanıldık galiba…
Bu 2022’de salgın bitecek dünya rahat edecek filan derken, bakın dünyanın başına gelenlere.
Bitmez bu dünyanın derdi, çilesi.
Aslında olay geçen yıl başladı. Rusya, Avrupa’ya gönderdiği gazın arzını kesince ve Çin daha fazla gaz satın almaya başlayınca, Avrupa pek alışkın olmadığı enflasyonla tanışmak zorunda kaldı.
Bütün bunların üstüne, Ukrayna Krizi de işin tuzu biberi oldu.
ABD ile Rusya Ukrayna konusunda itişip kakışırken, Avrupa’daki ailelerin doğal gaz konusunda ne yapacaklarını şaşırmış bir halleri var.
Hani biz de farklı sayılmayız.
Aklıma, kovalar içinde odun, kömür taşınan apartmanlar veya bizim Alemdar’daki ev gibi kuzine sobanın fırınında patates közleyenler geliyor.
Bizim eski kuzine başkaydı valla…
Kıymetini bilemedik.
Dönüp dolaşıp, çocukların ve gençlerin ne demek olduğunu anlayamayacağı, “camdan boru çıkartmak” deyimine mi geleceğiz ne…
“Boruları silkelemek” desek bugün kim anlar?
Soba borularının içinde biriken kurumlar…
Kurum ne demek, kuruluş gibi bir şey mi? Yok evlâdım, “kurum” soba borularının içinde biriken ve dumanın borudan geçmesini zorlaştıran siyah birikintilerdir. Kurumları bir leğenin içene çıkartmak için ara sıra sopalarla borulara vurarak borular silkelenirdi soba günlerinde. Leğen ne, sopayla neden vuruluyor, soba boruları evde ne arıyor?“Doğal gaz faturasına bak evlâdım, ne demek istediğimi o zaman anlarsın” diyeceğim de…
“Moby Dick” adlı bir roman vardır. Romanın nasıl yazıldığını anlatan ve içinde balina yağının nasıl elde edildiği de yer alan 2015 yapımı, “Denizin Ortasında” (In the heart of the Sea) adlı filmi akşam tesadüfen izledim. 1850’lerde geçen filmin sonunda, “Duydun mu topraktan yağ çıkarıyorlarmış” sözleri geçiyordu.
19. Yüzyılda aydınlanma amacıyla lâmbalarda, sabun yapmak ve hatta margarin yapma amacıyla kullanılan balina yağının maliyet kalemleri arasında, deniz ortasında sürüklenirken bir sandalda ölmüş arkadaşının kalbini yemek de var desem…
Balina yağı sektöründeki şirket yetkililerinin, bir daha denizci bulamamaktan korktukları için nasıl “bir beyaz balina Essex adlı gemiyi batırdı” haberini sansürlemeye çalıştıklarını izlemesem…
Ne olacak balina yağı işte, deyip çıkabilirdim işin içinden de…
Çıkamadım bir türlü.
19. Yüzyılın sonuna doğru ise, “Duydun mu topraktan yağ çıkarıyorlarmış” cümlesi ile petrol gündeme geliveriyor, balina yağı unutuluyor.
Ajda, “Aman petrol, canım petrol” diye oynasa da petrol bizim için hüzünlü bir hikaye.
I. Dünya Savaşı sonunda imzaladığımız Sevr Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu sonlanıyor…
Osmanlı Devleti, zengin petrol yataklarının tamamını kaybediyor…
Ve bu topraklar sanayileşmesini tamamlamış olan İngiltere ve Fransa’nın kontrolüne geçiyor.
Bizim üstünde oturduğumuz topraklardan, yağı başkaları çıkarıyor.
Hızlı gidiyoruz belki ama zaten artık kimsenin uzun yazıları okuduğu filan yok.
Geliyoruz 20. Yüzyıla…
Bu kez de doğalgaz derler bir gaz çıkıyor ortaya.
Kuzine sobada patates közlemenin keyfi dedik ama sobaların kentlerin havasını nasıl kirlettiklerinden söz etmedik.
Sobalı yıllarda hava kirliliği, birçok kentin başının belasıydı.
Petrol durmadan ekonomik krizlere neden oluyordu.
Dönüp dolaşıp geldik doğalgaz krizlerine.
Eurovision’a katılsak…
Ajda, “Aman doğalgaz, canım doğalgaz” diye bir şarkı yapsın diyeceğiz ama artık Eurovision da yok.
Neyse kendimiz oturup, “Yine yakmış bu körolası şirket faturanın ucunu” diye türküler yakacağız, başka çaremiz yok.
ABD ile Rusya konusunda TV’de konuşan herkes, “Yok kapışmazlar canım, şaka yapıyorlar. Gazdan oluyor bunlar”…
“Hele bir de Sevgililer Günü geçsin, kapışıp kapışmayacaklarını o zaman görürüz” filan derken…
Edirne’den bir yağlı güreş meraklısı, “Bunlara peşrev yapmak gerek. İki yiğit çıkmış meydane, ikisi de birbirinden merdane gibilerden” diye saçmalarken…
Umarız işin ciddiyetini anlamayız.
Dileriz ortada ödenebilecek faturalarla hep doğalgaz bulunur…
Yıllar sonra eski sevgilimiz sobaların, kuzinelerin peşine düşmeyiz…
Eski kuzineden, “Vefasız, kalpsiz, ne çabuk sokağa bırakmıştın beni, boynu devrilesice seni!” sözlerini işitmeyiz…
Faturalardan kaçalım derken, eski kuzinenin derin sitemine tutulmayız.
Halis 3 Yıl Önce
Nostaljik günlere kdoğru geri saydırmaya başlattılar İnşAllah fazla gerilere doğru gitmeden gidenler gider de ileri doğru şahlanırız