Bugün dost ve kardeş bir ülke olan Macaristan’ı farklı yönleri ile sohbetimize konu etmek istiyorum. Yaklaşık 20 yıl önce ilk kez turist olarak gittiğim Macaristan’dan etkilenerek döndüğümü çok net hatırlıyorum. Öncelikle tarih birlikteliğimizi oluşturan 16’ncı yüzyıldaki 130 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun Macaristan’daki varlığı, bu coğrafyaya bakışınızı doğrudan etkiliyor. Ülkenin başkenti olan Budapeşte’yi Buda ve Peşte olarak ayıran ünlü Tuna nehrinden etkilenmemek elde değil. Tarihte çok sayıda savaşa şahitlik etmiş çok önemli bir Avrupa suyoludur Tuna Nehri. Yine türkülere bile konu olan tarihi Estergon Kalesi de Macar Krallığı döneminin başkentidir. Bu kale gerek Osmanlı, gerekse diğer komşu ülkeler arasında defalarca el değiştirmiş, ancak tarihimizden izlerin halen korunduğu önemli bir merkez olarak da dikkat çekmektedir. Yine 16’ncı yüzyılda bizzat Kanuni Sultan Süleyman tarafından Buda şehrine davet edilen ve Macarlar tarafından çok sevildiği için kendisine vefatından sonra türbe yapılan Bektaşi Dervişi Gül Baba’nın mekânı, Budapeşte’nin en yüksek noktalarından birinde sizleri karşılar.
TÜRK-MACAR DOSTLUĞUNUN KÖKLERİ ÇOK DERİNLERDE Macaristan’ın orijinal ismi İngilizce “Hungary” olarak geçmekte ve tüm haritalarda bu isimle yer almaktadır. Yani Macarlar’ın köklerinin tarihteki ünlü Hun İmparatorluğundan geldiği ve Macarların en büyük atalarının Hun İmparatoru Attila olduğu kabul ediliyor. Bugünkü Macaristan Başbakanı Victor Orban, kendilerinin Kıpçak Türklerinden olduğunu belirterek, yakın tarihte Türk soylu devletlerin üye kabul edildiği “Türk Konseyi” ne Macaristan’ın gözlemci üye olması da bu tespiti ete kemiğe büründüren bir kabul olarak değer bulmuştur. Macarların kökleri ile ilgili farklı görüşler de ileri sürülüyor olsa da tarih boyunca Türk-Macar dostluğu ve etkileşimi bugünlere kadar taşınmış bulunuyor. Macarca içerisindeki yüzlerce Türkçe kelimenin bulunması bu etkileşimin en belirgin örneğidir. Türk Birliğini ifade eden “Turan” fikri Macaristan’ın AB ve Batı karşıtlığı akımlarında yoğun şekilde kullanılmaktadır. Bu konuda Macar siyasetinde yer alan “jobbik partisi” bu konuyu ciddi şekilde Macar kamuoyunun gündeminde tutmaktadır. Ayrıca 1900’lü yılların başından itibaren Macaristan Turan Kurultayı bir şekilde kutlanmaya devam etmektedir. Bu bilgileri verip siz okuyuculara kardeş Macaristan’ı görme tavsiyelerimi ilettikten sonra birazda Macar dostlarımızın bugününe göz atalım isterim.
MACARİSTAN’IN AVRUPA BİRLİĞİ SINAVI Macaristan’ın oldukça tanınan bir Başbakanı var. Victor Orban. Kendisi 59 yaşında bir hukukçu. Yurttaş Partisi-Fidesz ile Macar siyasetinde etkili bir konuma sahip.182 Milyar dolarlık GSMH ile Macar ekonomisi ülkemizin yaklaşık dörtte biri büyüklüğünde. Pandemi sırasında salgın hastalık gerekçesi ile Olağanüstü Hal uygulaması ile Macaristan’ı yönetme tercihinde bulundu. Demokratik haklarda kısıtlamalar ve şeffaf olmayan uygulama şikâyetleri artmasına ve de AB’den sert uyarılar almasına rağmen Victor Orban, parlamento kararları yerine kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetmeye devam etti.
Macaristan’ın pandemi sonrasında seçim gündemi vardı. OHAL süreci ise popülist kamu harcamaları yapma konusunda hükümetin işlerini kolaylaştırma işlevi gördü. OHAL, Anayasaya uygundu, ancak bu anayasal imkânı kullanmak, aynı pandemi baskısını yaşayan diğer AB ülkelerinin gündemine dahi gelmemişti. 2010 yılından itibaren kesintisiz ülkeyi yöneten Orban’ın 3 Nisan 2022 genel seçimleri öncesi adeta para saçtığı, Reuters’e göre 5,35 milyar dolarlık harcama çılgınlığından geri durmadığı belirtiliyor. Vergi iadesi, vergi indirimleri, emekli maaşı ve ücret artışları şeklinde gerçekleşen harcamalar içinde özellikle asker ve polise verdiği 6 maaşlık ikramiyelerle de dikkat çekti. Kamuda ücret artışları yüzde 54 ile özel sektörün önüne geçmişti. Enflasyonun yüzde 10’lar da seyrettiği Macaristan’da yüzde 54’lük artışın etkisinin seçimde çok büyük olacağı muhtemelen öngörülmüş idi. Bu tür kamu harcamaları ekonomik sıkıntı çeken seçmende karşılık buldu ve Orban 3 Nisan 2022 seçimlerinde birleşik muhalefete karşı açık bir zafer kazandı. Orban’ın seçim sonrası ülkedeki demokratik ortamı yumuşatacağı beklenirken o yine bir sürpriz yaparak yeni bakanlar kurulunu açıkladıktan 24 saat sonra yeni bir olağanüstü hal ilan etti. Bu kez gerekçe pandemi değil, Ukrayna-Rusya savaşı idi.
SEÇİM ÖNCESİ POPÜLİZM KIRMIZI ÇİZGİLERİ BOZDURDU
Sizce Orban yeniden neden OHAL ilan etmiştir. Cevabı basit. Seçim öncesi dağıttığı kaynakları zorlanmadan vatandaştan tekrar geri isteyebilmek için. Elektrik ve gaz tarifelerinde uygulanan sübvansiyonların sonlandırılması, yeni vergi artışları, 400 bin küçük işletmenin yararlandığı KATA isimli düşük vergi uygulamasının sınırlandırılması, şirket araçlarında ve ilaçlarda vergi oranlarının artırılması ilk etapta gündeme getirilen başlıklar. Havayolu ve tütün vergileri de sırada. Ülke para birimi Rusya savaşı sonrası yüzde 10 devalüe olmuş görünüyor. Orban bütçe açıklarını artıran seçim harcamalarını mümkün olduğunca tersine çevirmeye çalışıyor.
Ayrıca Avrupa Birliğinin rüşvet ve hukukun üstünlüğü endişeleri nedeniyle dondurduğu 15 milyar Euro’luk pandemi fonuna ulaşabilmek için Orban’ın yeni tavizler vermesi de gündemde. Daha önce milli iradeye müdahale olarak görüp, kırmızıçizgi ilan ettiği, AB Başsavcısının yargı yetkisini kabul edeceğini açıklaması, seçim öncesi oy almak için yürütülen ölçüsüz popülizmin ağır faturaları olarak değerlendiriliyor. Ayrıca AB ile anlaşabilmek için Kamu İhalesi Yolsuzluklarını güçleştirecek şekilde değiştirilmesi de gündemde. AB fonlarına erişebilmek için Orban, kamu ihaleleri, kovuşturma kuralları, mevzuat öncesi kamuoyu görüşü alınması ve enerji sistemlerinin dönüştürülmesi konusunda başlıklarındaki tüm AB direktiflerini kabul ettiğini de açıklamış durumda.
Yukarıda anlattığım konular somut, sahada son 4-5 ay içinde yaşananlar. Şu anda Budapeşte’de Tuna nehrini kesen köprülerde vergi artışı ve zamlar nedeniyle yoğun gösteriler var. Sahi 4 ay sonra geri alacağı ücret artışları ve vergi indirimlerini neden yaptı Sn. Orban sizce? Ve halk seçim popülizmi olduğunu bile bile neden onayladı bu siyasi tutumu? AB üyesi bir ülkede yolsuzluklar, hukukun üstünlüğü, kamu ihaleleri, mevzuatı halka danışarak değiştirme, kovuşturma kuralları ile oynayarak yanlışların üzerine gitmeme gibi başlıklarda tabiidir ki AB yargı yetkisi devreye girecektir. Popülizm yaparak seçim kazanmak yerine şeffaf, akılcı ve dünyayı takip eden politikalarla ve liyakatiniz ile halkın oyunu almak ve ülke yönetmek daha doğrusu değil midir?
Macaristan’da yaşanan örnekler tüm dünya için ibret alınmayacak gibi değil. Özellikle yakında seçim yapacak ülkeler için…