Gençlik yıllarımız hep iyi bir eğitim alma, iyi bir iş bulma ve toplumda kabul gören işlere imza atmak olarak özetleyebileceğim bir kariyer hayali ile geçti dersem abartmış sayılmam. Bu kariyer yarışında aileler de her zaman maddi ve manevi destekleri ile ön plandadırlar. Onlar da çocuklarının eğitim dünyasında edinecekleri bilgi ve becerilerinin, iş dünyasının beklentilerine uyumlu olması için büyük gayret sarf ederler. Mümkünse çocuklarının iyi bir yabancı dil öğrenebilmeleri için uğraşırlar. Sonuçta iyi bir eğitim alınmıştır, bir yabancı dil iyi düzeyde öğrenilmiştir. Hatta ikinci dilde de mesafe alınmıştır. Özel veya kamu sektörünün işgücü beklentilerine uygun beceriler de edinilmiştir.
***
GENÇLERİN KARİYER YOLCULUĞU
Bu süreci çeşitli nedenlerle anlattığımız şekilde tamamlayamayan birçok gencimiz var şüphesiz. Ekonomik ve sosyal nedenler, göç, terör ya da barınma sorunları gibi konularla da mücadele gerektirmektedir kariyer yolculuğu dediğimiz olgu. Ancak sonuçta başarılı sayılmanız ve idealinizdeki iş ve çevre dinamiklerine erişmeniz, hem ülkenizde hem de evrensel anlamda kabul gören bir yeterliliğe ulaşmanız ile mümkün. Bir gencin kendisini uluslararası düzeyde mesleğini yürütebilecek yeterlilik düzeyine ulaşmış olması kendisi, ailesi ve ülkesi için iftihar edilecek bir sonuçtur. Tabiidir ki bu sonucun ortaya çıkmasında etkili olan, ülkedeki düşünce ve ifade özgürlüğü ortamı son derece önemlidir. Akademik özgürlük ortamının sağlanmamasına, liyakat ve bilimsel tecrübelere önem verilmemesine rağmen bu sonuç elde edilebilmiş ise gelinen nokta daha da değerlidir.
Bu meşakkatli eğitim, dil ve beceri edinme süreçlerini tamamlayıp kendilerine uygun işlere yerleşebilen şanslı gençler için artık kariyer basamaklarını tırmanma zamanı diyebiliriz. Bulunduğu sektörün ülkemiz ve dünyadaki gelişimini ve trendleri izlemek, iş süreçlerini öğrenmek, birlikte iş yapma, toplantılar, network oluşumları, çatışma yönetimleri gibi başlıklarda en iyi olmayı amaçlamak gibi hedefler sizi bekler. Niteliklerini kullanarak ve dünya ile kurduğu network ağı içerisinde bulunduğu kuruluşa katma değer oluşturmaya da başlamıştır genç çalışanımız. Hedefler birbirini izler, ama bir şeyler eksik gitmektedir.
***
EKONOMİK İSTİKRARSIZLIK GENÇ İSTİHDAMINI ZORLUYOR
Örneğin yaşadığı ülke şartları ekonomik anlamda büyük bir istikrarsızlık yaşamakta ve ülkede satın alma gücü kendi paramız ile hızla düşerken, aynı özellikleri taşıyan ve gelişmiş bir ülke şirketinde benzer pozisyonda çalışan arkadaşlarına göre aldığı ücret anlamsız hale geldiğini görme gibi bir sorunu da vardır artık genç kardeşimizin. Örneğin ülkemizde aynı üniversitede sınıf arkadaşı olduğu bir kişi Hollanda’da 5000 Euro ücret alırken ve kendisi Türkiye de çok da kolay olmayacak şekilde 20.000.-TL karşılığı 1000 Euro kazanıyorsa ve de bu tablo satın alma gücü paritesine göre de lehine çokta değişiklik yaratmıyor ise genç nitelikli çalışanımız büyük bir sorunla karşı karşıya demektir. Para politikalarının yürütülmesinde yaşanan güvensizlik ortamı iyi yetişmiş kalifiye kadrolarımızı da bu tarz mukayeseli tablolarla karşı karşıya getirebilmektedir. Bu noktadaki risk, az nitelikli çalışanlara göre bu kategorideki çalışanların dünya ölçeğinde alternatif iş imkanlarına sahip olmalarıdır.
Ülkede yaşanan yüksek enflasyonun özellikle sabit gelirliler üzerinde oluşturduğu tahribatın nitelikli genç istihdamı üzerindeki etkileri özellikle pandemi sonrasında ilginç şekilde sorunlardan bıkma, çözüm oluşturamama ve tükenmişlik olarak da tanımlayabileceğimiz yeni başlıkları gündeme getirmiş durumda. Bir başka anlatımla özellikle pandeminin sağlıklı yaşam konusunda bir farkındalık oluşturduğu, daha önceki yaşam tarzımızda benimsediğimiz “sağlığı önemsememe” pozisyonunun terk edildiği de görülüyor. Bu noktada nitelikli genç çalışanların tükenmek değil yaşamak istediklerinin farkına varmış olmaları onların yeni çalışma kültürlerinin de altyapısını oluştur.
***
GENÇLER TÜKENMEK DEĞİL YAŞAMAK İSTİYORLAR
Artık çalışma hayatında nitelikli genç insanlardan şu cümleleri sık sık duyabilirsiniz. “Üç günlük dünya için kendini çokta hırpalamaya gerek yok”, “İşe sadece geçimimi sağlamak için geliyorum. Kariyer yapma, yükselme hedefim yok”, “Pandemi sonrası hayat elimizden kayıyor duygusuna kapıldım”, “Fazla mesaiyi de parasını da istemem, memur gibi işe gidip gelmek istiyorum”, “İşe duygusal değil profesyonel bakmalı, işverenler az insanla çok iş yaptırma niyetindeler”,”5 yıl sonrasını değil yarını bile öngöremiyorum”, “İş artık benim için amaç değil sadece bir araç”
Gelinen nokta pek iç açıcı değil. Çok büyük emeklerle yetiştirdiğimiz ve ülkemizin geleceği olan gençler yorgun, geleceklerinden umutsuz ve tükenmişlik halindeler. Gidişatın düzeleceğinden de emin değiller. Dünyada da pandemi sonrası görülen genç çalışanlardaki bu tabloya “SESSİZ İSTİFA” adı verilmiş. Bu akıma daha eğitimli olanlar, sosyal çevresi geniş olanlar, daha yüksek maaş alanlar daha yatkın gözüküyorlar.
Yüksek katlı plazalarda çalışan, en iyi üniversitelerden mezun, dünya vatandaşı gibi çalışma performansı gösterebilen gençlerimiz artık kariyeri değil, hayatı seçiyorlar. Avrupa Birliğinin ABD’den esinlenerek oluşturduğu nitelikli çalışanlara yönelik Mavi Kart uygulamasının da gündemde olduğu ve ülkemizden bu kart için yapılan başvuruların son 6 yılda 90 kat arttığı dikkate alınırsa ilgililerin kucağında nur topu gibi yeni bir “Sessiz İstifa” sorunumuzun oluştuğunu söyleyebiliriz.