Bizim nesil büyük oranda “Tarım toplumu” ortamında büyümüştük dersek fazla abartmış olmayız. Ekonomik ilişkilerimiz tarım ekonomisinin oluşturduğu imkânlarla sınırlı idi. Ancak ülke olarak zenginleşmenin ve bölgesinde güç olabilmenin yolunun sanayileşmeden geçtiğinin de bilincinde idik. Çok yoğun çalışarak temel ihtiyaç malzemelerimizi, televizyonu, buzdolabını ve benzeri ürünleri ülkemizde üretmeyi başardık. Sanayileşme hayalimizin gerçekleşmiş olduğunu tam olarak söyleyemezdik. Daha önümüzde ileri teknoloji kullanımını gerektiren uzun ince yollar vardı. Ancak biz millet olarak azimliydik ve başaracağımıza inanıyorduk.
Sanayileşme çabamız her alanda devam ederken, endüstri toplumunun gereği olan kural ve kurumları hayata geçirirken dünyanın yeni bir alana, sanayi sonrası uygarlığa geçmiş olduğunu fark ettik. Bu medeniyet bilgi çağı olarak ifade edilmişti. Bilişim sistemleri, ar-ge ve inovasyon kavramları yeni dönemin temel taşları idi. Bizler yine geç kalmış bu yeni teknolojinin yapanı değil, kullanıcısı rolünü mecburen üstlenmiştik. Bu arada işin ticari yanını oluşturan marka, pazarlama ve halkla ilişkiler konuları da bizim neslin gündemine girmişti bile. İnsanlık tarihindeki değişimler hızla akarken ve bizler bilgi çağının derinliklerini anlamaya çalışırken, bu kez Endüstri 4,0 teknolojisinin haberlerini almaya başladık. Bunun anlamı şu idi. Artık üretim tesisleri insansız şekilde çalışabilecek, makinalar internet aracılığı ile iletişim içerisinde olacaklar ve tüm sistemler yapay zekâ algoritmaları ile yönetilecekti.
***
GENÇLİĞİN BİRİKİMİ ÜLKEMİZDE KALMALI
Bütün bu olup bitenler en değerli şeyin bilgi olduğu ve ekonomideki tüm zenginliğin bilgi kaynaklı olduğu gerçeğini bizlere bir kez daha hatırlattı. Sosyal Medya platformu Twitter tam 44 milyar dolar karşılığı el değiştirdi. Bu rakam karşılığında ülkemizde kaç şirket satın alınabileceğini siz düşünün. Pekâlâ, Amerika Birleşik Devletlerinde gerçekleşen bu satın alma işlemine konu sosyal medya şirketinde bu değer nasıl oluşturulabildi? Ülke ve toplum bunun için nasıl bir özveride bulundu derseniz, cevabı basit. Hukuk ve Özgürlükler ile Girişimci Eko sistemi cevap için yeterli olabilir. Türkiye’nin ilk 10 üniversitesini başarı ile bitirip ülkemizde bilim ve ar-ge anlamında bir üretim yapamazken, aynı gençlerin ABD’de Silikon Vadisinde ve benzeri ortamlarda çok ciddi sayıda patente sahip olabilmeleri ve dünya çapında araştırmalara ve marka oluşumlarına imza atmalarının arkasında o devletin sunduğu girişimci eko sisteminin etkisi büyüktür.
Ülkelerin bu başarılı katma değer oluşturma çalışmalarının altında iyi bir ekosistem yanında özgür düşünceye ve sorgulamaya dayalı bir eğitim sistemi bulunduğunu unutmamalıyız. İdeal şekli ile oluşturulmuş bir eğitim sistemi ile bir whatsapp ve bir twitter ülkemizden de çıkartılabilir. İnsan kaynağı eksiğimiz söz konusu değildir, aksine bu değerimizin iyi kullanılamaması sonucunda gençlerimizin başka ülkeler adına ar-ge ve inovasyon çalışmaları yapması ve oluşan katma değerin o ülke ekonomilerine katkıya dönüşmesi söz konusudur.
Türkiye milli gelir büyüklüğü açısından dünyada ilk 21 ülke içerisindedir. Ancak, çocuklarımızın OECD‘nin yaptığı beceri ve problem çözme yeteneğini ölçen PİSA sınavlarında neredeyse ilk 40 ülke arasında yokuz. Önümüzde ki dönemin beceri ekonomisi olarak adlandırılacak olması kesin olup, çocuklarımızı yaratıcı problem çözme ve üst seviye problem çözme becerilerini artıracak şekilde eğitim sistemimizi dizayn etmemiz şart gözüküyor.
***
İŞSİZ ÜNİVERSİTELİ İÇİN MESLEKİ EĞİTİM BAŞTAN PLANLANMALI
Ülkemizde kişi başına milli geliri inşaat ve benzeri düşük katma değerli işlerle 3 bin 400 dolardan 10 bin dolar seviyelerine getirdik. Sahip olduğumuz bilgi birikiminin karşılığının bu rakamlara tekabül ettiği anlamına geliyor bu sonuçlar. Hâlbuki 2023 yılına giderken 25 bin dolar kişi başına milli gelir hedefi vardı ülkemizin. Neden bu rakamlara ulaşılamadığını az çok tahmin edebilirsiniz. 25 bin Dolarlık milli gelir rakamına ulaşmış ya da geçmiş olan gelişmiş ülkelerin tamamında sistemde aksayan başlıklarda yapısal reformları yaptıklarını görüyoruz. Bu ülkelerde liyakat, şeffaflık ve hesap verebilirlik başlıklarında ciddi uygulamalar yapıldığını rahatlıkla görebilirsiniz. Konumuzla ilgisi bakımından bu reformların en başına eğitim reformunu almanız gerekiyor. Her alanda dünya ile rekabet edebilecek becerilere sahip, vatansever ve idealist bir vatandaş yetiştirme idealimizi gerçekleştirecek olan eğitim sisteminin mimarisi iyi kurgulanmalıdır. Aksi durumda yeterli donanıma sahip olmayan, ekonominin ve sanayinin ihtiyacına cevap veremeyen bir insan kaynağı ile karşılaşabiliriz. Eğitim sistemimizi kurgularken Fen-Teknoloji-Matematik ve Mühendislik başlıklarının temel alınması, ülke kalkınmasının sağlam esaslar üzerine kurgulandığı anlamına gelecektir.
Son olarak Üniversite-Sanayi işbirliğinde mesafe alınamaması ve eğitim planlaması ile mesleki yönlendirmede yaşanan başarısız uygulamalar üniversite mezunu gençlerin işsizliği konusunu gündeme getirmektedir. TÜİK verilerine göre 1 milyonun üzerinde üniversite mezunu genç işsiz durumda. Mesleki Teknik Eğitim konusunda geç kalmış, ancak güzel çalışmalar yapıldığını gözlemliyoruz. Bu başlıkta yapılan çalışmalar hem sanayinin ara eleman ihtiyacını karşılayacak, hem de mesleki eğitim sonrası üniversiteye gidip sonrasında iş bulamayan gençler açısından da bir B Planı imkânı ortaya çıkaracaktır. Sahada bir kalp cerrahının bir denizcilik faaliyeti yapabildiği, bir teknenin tüm aşamalarında imalatçı olabildiği örnekler görebiliyoruz. Yani lise yıllarında mesleki eğitimi olan bir üniversite mezunu işsiz gencin, B planında işsiz kalmadan mesleğini icra edebileceği açıktır. Bizdeki işsizliğin ağırlıklı olarak mesleksizlik gerekçesine dayandığını düşünürsek, işsizlik meselesinin çözümünde mesleki eğitimin yaşamın bir aşamasında mutlaka tüm öğrencilere verilmesinin hayati önem taşıdığını da takdir edebilirsiniz.
Üniversiteli gençler, mutlaka bir B planınız (mesleki eğitim) olsun, hatta C Planınız da olsa fena olmaz.