Geçen haftaki yazımızda Marmara Denizi çevresindeki şehirlerimizin birçok başlıkta kapasitelerinin üzerine çıktıkları ve yakın-orta gelecekte insan yaşamını zora sokacak durumlar yaşanabileceğini belirterek bazı önerilerde bulunmuştuk. O konuya çok farklı boyutları ile devam edeceğiz. Ancak Marmara Bölgesi şehirleri için acil durum sinyalleri veren en önemli konunun “su” konusu olması nedeniyle bu hafta bir ara başlık açarak “Su Dünyamız”ı değerlendirmek istedim.
KÜRESEL SU RİSKLERİ GÜNDEMİ
Öncelikle su konusunda uluslararası çerçevede öne çıkan bazı başlıkları paylaşmak istiyorum.
Dünya Ekonomik Forumu 2020 raporunda önümüzdeki 10 yıl içinde dünya ekonomisini etkileyecek ilk 5 kriz başlığında “su” maddesinin bulunduğu açıklanıyor. Gezegenin 2/3’ünün su olduğu ancak bu su miktarının sadece yüzde 2,5’unun tatlı su olduğunun altı çiziliyor. Suyun birçok coğrafyada savaş sebebi olmak üzere olduğunun altı çiziliyor. Su varlığına sahip ülkelerin öne çıkacağı belirtiliyor. 20-30 yıl içerisinde 30 milyon kişinin iki güzergâh üzerinden Türkiye hedefli bir iklim göçünün gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğu belirtiliyor.1. Göç güzergâhı: Hindistan, Pakistan, Bangladeş.
2. Göç güzergâhı: Mısır, Etiyopya, Sudan.
Ve kişi başı su tüketimi 1000 lt/yıl ölçüsünün altında olan ülkenin su fakiri olduğu özellikle ifade ediliyor.TÜRKİYEDE DURUM NE?
Ülkemiz, bilimsel raporlarda ve “su kıtlığı endeksleri”ne göre kişi başına düşen su miktarı olarak 1549 m³ düzeyinde olup riskli bir pozisyonu ifade etmektedir. 2030 yılında Türkiye nüfusunun 100 milyona ulaşacağı ve 1168 m³ değeri ile su yoksulu ülkeler arasında kalacağımız tahmin ediliyor. Havza bazında şu anda dahi bu ölçülere yaklaşan bölgelerimiz söz konusudur.
Türkiye’nin su kullanımı tablosuna baktığımızda ise kullanılan suyun yüzde 77’sinin tarımsal sulamada, kalan yüzde 23’ünün ise içme suyu, kullanma ve sanayide tüketildiğini görüyoruz. Ülkemiz sahip olduğu 23,1 milyon hektar tarım arazisinin ekonomik olarak sulanabilir bölümü 8,5 milyon hektardır. An itibariyle Türkiye bu alanın 6,7 milyon hektarını sulayabilir hale getirebilmiştir. Bu alanında yüzde 75’ini vahşi sulama (Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 60) kalan yüzde 25’lik bölüm ise akıllı sulama sistemleri (yağmurlama, damlama ve kapalı) ile sulanmakta.
Sulama verimi (suyun bitkiye geçme oranı ) damlama ve yağmurlama sistemlerinde yüzde 70-95 arasında iken, salma sulamada bu oran yüzde 25-30 civarındadır. Ayrıca açık kanaletlerle suyun nakli sırasında buharlaşma nedenli su kaybı yüzde 50 civarındadır. Bu gerekçelerle tarımsal sulamada ülkemizde oluşan su israfı miktarı 18 milyar m³/yıl olarak hesaplanmaktadır.
Yukarıdaki tablo, suyun evlerimizde ve sanayide kullanılan bölümü ile ilgili “su ayak izi” , “su tasarrufu” , “su hasadı” gibi başlıklar konusunda konuşulacak çok fikrimiz olmasına rağmen buna imkân vermiyor maalesef. Sorun çok açık. Tarımsal sulamadaki su israfı ve su yönetimindeki sorunlar.
TARIMSAL SU YÖNETİMİNDE YEPYENİ BİR KURUMSAL YAPIYA İHTİYAÇ VAR
Geçtiğimiz hafta Türkiye 1. Su Şurası toplandı. Toplantı sonrası yayınlanan 28 maddelik sonuç bildirgesinde yer alan ifadelerin, ağırlıklı olarak önceki toplantı metinlerinden farklı olmaması ve 7 yıldır üzerinde çalışılan “Su Kanunu”nun çıkartılamamış olması, aslında bir teşhis değil, uygulama sorunu olduğunun habercisi.
Gelişmiş ülkeler su taşıma sistemlerini yeraltına indiriyor. Akıllı tarım teknolojileri ile yapay zekâya sahip sulama sistemleri kuruyorlar. Su fiyatlandırmasında kullandığın suyun verimi esas alınıyor. Vahşi sulama yapan, damlama ve yağmurlama sistemine göre sulayan ile farklı fiyat ödemeleri de söz konusu.
“Ekolojiniz yoksa Ekonominizde yok demektir” cümlesi ekosistemin tüm canlılara bir armağanı olan “su”yun önemini çok güzel açıklıyor.
Türkiye, insan, hayvan ve bitki varlığını koruma ve iklim değişikliği risklerine karşı tedbir almak zorunda olduğuna göre en büyük sorun alanı olan “Tarımda vahşi sulamayı durduracak ve yerine akıllı sulama sistemlerini ikame edecek finansman modelini en kısa sürede kurmak zorundadır.” Gıda güvenliğinin sağlanması, gıda enflasyonunun önlenmesinin yolu da buradan geçiyor.
Yolumuz, köprümüz, havaalanımız, hızlı trenlerimiz geç devreye alınsa da olur, gıda güvenliği ve suyumuzun geleceği ihmale gelmez. Siyaset, öncelikleri belirleme sanatı ile öncelik tartışmasız “su” olmalıdır.
“SU Biterse Herkes SUsar !!!”
Kalın Sağlıcakla…